MENÜ
Erzurum 22°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
KADANA YOKUŞUNDAN ESATPAŞA YOKUŞUNA
İbrahim Aydemir (Bir Vakitler Erzurum)
YAZARLAR
11 Eylül 2006 Pazartesi

KADANA YOKUŞUNDAN ESATPAŞA YOKUŞUNA

"Karskapı'dan iner iken aşağı

Yüce yüce, yiğit yiğit Erzurum

Selamlaşır hemşerisi, Dadaş'ı

Sabah vakti bir başkadır Erzurum"

NejatÜnal

 

Tosyalıydık çocukluğumuzda.

Sonra Mahallebaşılı olduk.

Caddeli olduğumuz yıllar, lise tahsili dönemimize rastlar.

Kadana Camisi'nin önündeki yokuştan aşağı inerek

Dabakhane çeşmesi önünden Cumhuriyet Caddesi'ne çıkmak çok büyük bir zevkti bizim için.

Gerçi ortaokul sıralarında caddeye inmiyor değildik.

Erzurumspor maçlarını izlemek, antremanlarını takip etmek zevkini hep cadde sefası yaparak gerçekleştirirdik.

Türkiye üçüncü liginden ikinci lige çıkan Ersin, Ağrı Dağı Nihat, Selahattin, Hüseyin, Hasan, Volkan ve Erkanlı Erzurumspor'un idmanlarını seyretmek bizim ayrıcalığımız olmuştu.

Eskiden Nene Hatun Kız Öğretmen Okulu'nun hemen bitişiğinde yer alan stad futbolseverlerin ikinci adresleriydi.

Yavuz, Erol, Atilla ile Ercan ve Nurcan kardeşlerin futbol gösterilerini kaçırmadık hiç.

Bir aralık Futbol Federasyonu Erzurum Temsilciliği görevinde bulunan eski Futbolcu Aytaç Bayaslan Tosya'da büyüğümüzdü, babası merhum Sadrettin Amcanın minyon yapısına inat, o boylu poslu, iri kıyımdı.

Futbolculuğundandır zahir, diye düşünür, futbolcu olmaya özenirdik o vakitler.

Aytaç ağabeyinin amcasının oğlu olan Uğur Bayaslan bu özeni çok ileriye götürmüş, sonra da Erzurumspor'da futbolcu olmuştu.

Komşumuz Demirhan Şengöz hoca'nın kayınbiraderi ve Haluk, Ali ve Osman Pirimoğulları'nın amcazadeleri olan Milli Boksör Şef'i Pirimoğlu'nun, bir Sebatspor Erzurumspor maçı sonrasında, misafir takıma saldıran taraftarlara karşı müdahale ettiğini, boksör olduğu için taşkınlık edenlerin ondan korkup kaçtıklarını hatırlıyorum.

Kırmızı renkli chevroleti paramparça olmuştu.

Karagücünde asker futbolcuyken Erzurumspor'a transfer edilen kaleci Ersin hepimizin gözdesiydi.

Bugün bile emsalinde kalecinin çok az bulunduğu Ersin'i Türkiye Liginin kralı olarak görürdük hep.

Ersin halk arasında da özel bir iltifat ve hürmete şayan bulunurdu.

Esnaf alışverişlerinde ondan para almazdı.

O dönemde Erzurumspor tutkunları yeni doğan erkek çocuklarına O'nun ismini verdiler.

Ne ki, Erzurum'da birkaç kendini bilmezin etrafını sarmasına izin verdiği günden itibaren Ersin, kıymetini kaybetmeye başladı.

Güya onu seven, onunla eğlenceleri paylaşmak isteyen birkaç densiz içki alemlerine soktu bu iyi insanı.

Önceleri stadyumda gördüğümüz Ersin'i sonraları içkiden sızmış bir halde taksilerden inerken gördük.

Futbolu bıraktıktan sonra, iyi günlerinde onunla beraber olup, parasını çarçur etmesine sebep olanlar, kötü günlerinde iyi kalpli Ersin'i terk ettiler.

Erzurumspor İkinci Lig'e Ersinle çıkmıştı, ama Ersin'siz devam edecekti sonraları yoluna.

O dönemde amatör küme maçları özel bir ilgi toplardı.

12 Mart, Palandöken, Dağcılık, 3 Temmuz, Demirspor, Kombinaspor en meşhur amatör takımlardı. Buralarda yetişen futbolcular Erzurumspor'da değerlendirilirdi.

GS, FB ve BJK arasındaki ezeli rekabete benzer şekilde özellikle 12 Martspor'la Palandöken kulüpleri arasında hususi bir rekabet yaşanırdı.

Bu takımların taraftarları fanatizme varan ölçüde davranırlar, kendilerine laf söyletir, kulüplerine söz değdirmezdiler.

Amatör sporcuların çoğu lakabıyla anılırdı.

Bunlar arasında Kumbara Edip, Kıte Hikmet, Yüzbaşı Ekrem, Kırkayak Apollo, Ceco, Egoli Fikret aklıma gelen meşhur futbolcular arasındaydı.

Atilla Çelenk, Yüksel Işık, Mehmet Ali Akyüz, Ziyaettin Özbek de amatör futbolun yıldızlarıydılar.

 

SİYASETLE TANIŞMA

 

Mahallemizde Bekir Kıymık isminde yaşlı, oldukça müteddeyin bir komşumuz vardı.

O dönem Adalet Partisi'nde çaycılık yapardı.

Oğulları Selahattin ve Sadrettin'le iyi derecede arkadaştık.

Bazen babalarına yardımcı olmak için parti binasına gittiklerinde onlara refâkat ederdim.

Demlediği çaydan mutlaka ikram ederdi rahmetli Bekir amca.

Bugünkü Müftülüğün bitişiğindeki binanın ikinci katındaydı Adalet Partisi.

Dönemin en ünlü mahalli gazetelerinden olan Hürsöz'ün sahibi rahmetli Ahmet Polat'ı orada tanımıştım; Merkez İlçe Başkanıydı partinin.

Merhum Cihat Güngör ise İl başkanıydı.

Yardımcılığını Avukat Hilmi Kuzu yürütüyordu.

Bu partinin yöneticisi, milletvekillerinden olan Osman Alihocagil, Rıfkı Danışman, Osman Demirci Hoca, Gıyasettin Karaca'yı parti binasında görmüş ve tanımıştım.

Bakan ve milletvekili ünvanlı elite aşinalığım burada başladı.

TBMM'de Milletvekili danışmanlığı yapmış olan Vahdet Nafiz Aksu da partinin müdavimlerindendi.

İl Başkanı Güngör'ün akrabası da olan Aksu, İl Başkanlığı Özel Kalem Müdürlüğünü de yapıyordu.

Babası merhum Hulusi Aksu hem Rize Kent'in muhtarı, hem Ziraat Odası Başkanı hem de Adalet Partisi İl Yönetim Kurulu Üyesiydi.

Esat Bindesen'in babası Mehmet Bindesen'de yöneticilerdendi.

Partide işçi kesiminin temsilciliğini yapıyordu.

Daha sonra ANAP'dan milletvekili olan Molla lakaplı Merhum Rıza Şimşek'in ismini de Horasan delegesi diye duymuştum o yıllarda.

Horasan Belediyesi Eski Başkanı Dursun Şen de Horasan gençlik kolları başkanıydı partinin.

Gazeteci Selçuk Avar'ın amcası olan ve bir ara Belediye İş'te aktif sendikacılık yapan rahmetli Seracettin Avar ile Kültür Kurumu İlkokulu Müdürü Cengiz Boroğlu'nun ağabeyisi Mehmet Ali Boroğlu da bu partinin hızlılarındandı.

Bir de partinin gençlik kollarına hükmeden Vücutçu Bora vardı.

Bora Vücut geliştirme salonunu işletiyordu. AP'de O'na karşı müthiş bir güven ve itibar vardı.

Bir nevi gücüne kuvvetine sığınılıp, siyasi muarızlara Onun gücüyle gösteriş yapılırdı.

Parti olgusunu orada öğrendim.

Devrin iktidar Partisi olan Adalet Partisi il binası dolup taşıyordu.

İl ve İlçe Başkanlarının toplumda özel bir itibarı vardı.

Halk işlerini gördürmek, çocuklarına iş bulmak, yakınlarının tayinlerini gerçekleştirmek için koşuşuyordu

Adalet Partisi'ne. İktidar partilerinin bürokraside ne denli muktedir olduğunu o yıllarda gözlemlemiştim.Dışarıdan seyrederdim olup biteni.

Kitle partileriyle fikir partileri arasındaki farkı, orayı ziyaretlerimde idrak etmiştim.

Sonraları Adalet Partisi Gürcükapı'da bugünkü Bağ-Kur binasının ikinci katına taşındığında artık gitmez olmuştum Adalet Partisi'ne. Bekir amca da emekli olmuştu zaten.

 

CHP'NİN ŞEHİRDEKİ AĞIRLIĞI

 Şehrin Adalet Partisi'nden sonra ikinci büyük partisi Cumhuriyet Halk Partisi'ydi.

Bugünkü Şeref Pasta Salonu'nun ikinci katındaydı binası.

Bilinenin aksine sosyal demokrat particilik Erzurum'da çok ağırlıklıydı o yıllarda.

Köylerde, ilçelerde ve şehir merkezinde eşrafın önemli bir kısmı CHP'liydi.

Tamamen devletçi bir anlayış ve geleneğin simgesi olan bu parti halktan da ciddi boyutta ilgi görüyordu.

Sonraları MHP'ye aşina olan gençlerin babalarının büyük bir kısmı da CHP seçmeniydiler.

Cumhuriyet'in ilk adımlarının Erzurum'da atılmış olması ve o dönemde CHP'nin tek parti oluşu yüzündendi bu rağbet.

Bu partiye ilginin ikinci önemli gerekçesi İsmet Paşa taraftarlarının varlığıydı şehirde.

Durak Sakarya, Kazım Yurdalan gibi isimlerden sonra Hilmi Nalbantoğlu, Orhan Şerifsoy CHP'den seçilerek belediye başkanlığı görevlerinde bulunmuşlardı yıllarca.

Selahattin Babüroğlu, Çetin Bozkurt, Hilmi Nalbantoğlu, bir dönem Gıyasettin Karaca (sonradan AP'ye geçti), Selçuk Erverdi bu partinin unutulmayan milletvekilleri olmuşlardı.

Her genel seçimde mutlaka milletvekili çıkaran CHP'nin iktidar dönemlerde Erzurum enazından bir bakanlıkla temsil ediliyordu.

Bugünkü Başbakan Ecevit'in başkanlığında; MSP'yle hükümet kurulduğu dönemde sana yağı, zeytinyağı gibi temel ihtiyaçların bu parti gençlik kolları odalarından tevzi edilmesi, o dönemle ilgili acı hatıralar arasındadır.

 

ANAHTAR PARTİSİ'NİN UNUTULMAZLARI

70'li yıllarda siyasi arenaya giren Milli Selamet Partisi de şehrin önemli siyasi mekanlarındandı.

Rahmetli Yahya Akdağ, Merhum Zekai Yaylalı ve Korkut Özal'ın milletvekili, Lütfü Doğan'ın da senatör olarak seçildiği dönemde şehrin siyasi tansiyonunu tutardı MSP.

70'li yılların sonlarına doğru Belediye Başkanı adayı olan rahmetli Fahrettin Gülseven de MSP'nin şehirde ağırlıklı, mümtaz isimlerindendi.

Bu partinin amblemi anahtardı.

Seçim zamanları karşıt görüşte olanlar, MSP'lilerin anahtar göstererek cennetten arsa dağıttıkları suizannını yayar, güya siyasi pirim elde ederlerdi.

Yahut fason gazeteler çıkarılır, foto montaj yapmak suretiyle MSP'nin o dönemdeki Genel Başkanı olan Necmettin Erbakan'ın kadeh kaldıran resimleri yayımlanırdı.

İnanan da olmazdı, ya...MSP'den aklımda kalan mühim bir hatıra da, bu partinin taa o yıllarda avrupai tarzda geliştirdikleri propaganda usulleriydi.

Bunlardan en çarpıcı olanı, mutfaklara kadar girip, bardak, tabak gibi her daim el altında olan eşyalar üzerine kazınmış ya da boyayla yapılmış anahtarlı parti amblemleriydi.

Propagandayı mutfağa sokmayı başarıyorlardı.

Bir ara Necati Bölükbaşı ve 12 Eylül İhtilaline kadar da Necati Güllülü'nün başkanlığını yürüttüğü Milliyetçi Hareket Partisi ise Cennet Çeşmesinin üstündeki binada faaliyet gösteriyordu.

Bir dönem İzmir Tarım Kredi Bölge Müdürü görevinde bulunan Fikri Karabulut sonrasında da İsmail Kırbaşoğlu partinin gençlik kolları başkanıydılar.

 Ahmet Ötügen, Sadrettin Hızardere, Yurdal Koçak ve Nevzat Yanık'da bu teşkilatın yöneticileri arasında bulunuyorlardı. Hayrettin Kotangil de parti Gençlik kollarında başkanlık yapmıştı uzun seneler boyu.gençlik kollarına fikir çalışmalarında ağabeyilik eden, Türk kültürüne ait unsurları bıkıp usanmadan gençlere öğretip aktaran Selami Türkmen, yiğit namıyla anılır, namı diğer Abığ ağabeyi, MHP'nin hatırı sayılırları arasında başlarda geliyordu.

Hoş bugün de öyledir ya. Selami Türkmen'in elinin değenek adına da iyi döndüğünü arkadaşları halen daha anlatıp durmaktadırlar. Şehirde erlik ve cesaret adına öncü isimlerdendi de Abığ ağabey.

Adalet Partisi'nin Hürgenç, MSP'nin Akıncılar adıyla yürüttüğü Gençlik kolu çalışmaları içinde CHP ve MHP'ninkiler daha önemli bulunurdu nedense.

En ciddi memleket meseleleri bu teşkilatlarda ele alınır, müzakere edilir, sorgulanırdı.

MHP'nin o yıllardaki tek milletvekili de Nevzat Kösoğlu'ydu.

Ülkü Bir, MİSK de şehirdeki sivil demokratik örgütlerin önemlilerindendi. Özellikle öğretmenlerce oluşturulan Ülkü Bir Derneğinin Başkanlığını Cemil İşleyen ve bir aralık da 19. dönem milletvekili Oktay Öztürk yapmıştı.

Bedir Avcı Hoca ve Nurullah Özkılıç'ta Ülkü Bir'in yöneticilerindendi.

MHP'nin o günlerde de, en etkili isimlerinin başında Halûk Pirimoğlu geliyordu. Parti Müfettişi ve eğitimcileri arasında bulunan Pirimoğlu, sonraki yıllarda bu partinin Genel Sekreterliği, Genel başkan Yardımcılığı gibi görevlerinde bulundu.

Yine bu partide Yılma Durak ve Muammer Cindilli de hizmetleriyle öncü rol alan isimler arasında yer alırlardı.

Yusuf Yerlikaya ise, partinin hatırı sayılırlarındandı. Hoş sohbeti ve latifeleriyle maruftu.

 

VEKALETİMİZİ ALANLAR...

Zeki Çavusoğlu, Bahadır Dülger, Cemil Önder, Ishak Avzi Akdag, Esat Tunel, Memiş Yazıcı, Osman Ali Hocagil, Rıfkı Salim Bucak, Sabri Erduman, Şevki Erker, Abdulkadir Eryurt, Mehmet Eyüpoğlu, M. Said Kantaroğlu, Hasan Fehmi Numanoğlu, Münip Özer, Fetullah Taşkesenlioğlu, Gıyasetin Karaca, Turan Bilgin, Sebahattin Babüroğlu, Zekai Yaylalı, Korkut Özal, Lütfü Doğan, Yahya Akdağ, Rıza Topçuoğlu, Mustafa Zeren, İlhan Aras, Sebahattin Eryurt, Ebubekir Alay, Sebahattin Aras, Hilmi Nalbantoglu, Togay Gemalmaz, M. Rıfkı Yaylalı , Mehmet Kahraman, Nihat Kitapçı, Rıza Şimşek, Rıza Müftüoğlu, Oktay Öztürk, Lütfü Esengün, Şinasi Yavuz, Aslan Polat, Zeki Ertugay, Ömer Özyılmaz, Necati Gülülü, Cezmi Polat, İsmail Köse, Mücahit Himoğlu gibi isimler geçti siyaset sahnemizden.

Hepsi de karınca kararınca hizmet getirme telaşında oldular Erzurum için. Kimisi Bakan olarak kimisi de milletvekilliğiyle temsil etti şehri.

 

ERZURUM'DA BASIN YAYIN HAYATI

1970'li yıllar Erzurum Mahalli basın kuruluşlarının etki ve ağırlıklarını cemiyet üzerinde yoğun bir şekilde hissettirdikleri dönem olmuştur.

Bizim henüz gazeteciliğe nasbetmediğimiz bu devrede, Ayhan Kara ve Vahdet Nafiz Aksu ağabeyiler profesyonel gazetecilik yapıyorlardı.

Ayhan Ağabeyi Yeni Haber Gazetesi'nin yazı işleri müdürlüğünün yanı sıra, Ferman, Meşale gazeteleri ile Türk Tuğrası Şehri Mübarek Erzurum Dergisini çıkarıyordu.

Dönemin meşhur istanbul gazetelerinden olan Hergün Gazetesinin Ebubekir Taşyürek'le birlikte temsilciliğini de yürütüyordu.

Vahdet Nafiz Aksu da Halkın Sesi Gazetesinin yazı işleri müdürüydü.

Ahmet Polat'ın Hürsöz, Cihat Güngör'ün Halkın Sesi, Kemal Alyanak'ın Milletin Sesi, Şinasi Ünal'ın Ekspres, Dündar Beyin Devrim, Talip Galip Tutar kardeşlerin Albayrak, Şerafettin beyin Aziziye Postası gazeteleri dönemin en meşhur mahalli gazeteleriydi.

70'li yılların sonlarına doğru Devrim el değiştirdi, Demir Bilirdönmez ve Tünay Şenocak sehabetliğinde Yeni Haber adıyla yayımlandı.

Halkın Sesi gazetesi de Merhum Cihat Güngör'ün AP İl Başkanı olması sebebiyle Necati Çakır tarafından satın alınarak işletildi.

Uzun yıllar Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı da yapan Necati Güngör, Mehmet Şerif Aytekin'den önce Türk Haberler Ajansı Bölge Temsilcisiydi.

Anadolu Ajansı'nın başında Mehmet Gültekin bulunuyordu.

Ajans Hastaneler caddesindeydi.

Şehirde en fazla okuyucusu olan Tercüman Gazetesi'nin yöneticisi de, Erzurum'un yaşayan son çelebilerinden gazeteciliğin duayeni Demir Bilirdönmez'di.

Gazetelerin elle dizildiği dönemlerde mesleğe başlayan ve İHA'nın Bölge Müdürlüğünden emekli olan Demir Bilirdönmez, bugün şehirdeki gazeteciler arasında önemli yer tutan Ayhan Kara, Vahdet Nafiz Aksu, Fikret Dadaş, Sayıl Narmanlıoğlu, Selçuk Avar, Ayhan Türkez, Yusuf Ziya Eraslan gibi bir çok gazeteciye bu mesleği öğreten hocalarıydı.

Güven, Şiraze ve Ayhan Matbaaları en çok bilinen basımevleriydi.

Bir aralık Üniversite Matbaa Müdürlüğü yapan Zafer Tekerli'nin de amcası olan Cafer Tekerli, bu mesleğin en mahiri olarak gösterilirdi.

O dönemlerde Vilayet Basın bürosu, gazetecilik ilkeleriyle çalışırdı. Abdurrahim Pütür bu büroda uzun yıllar başarılı hizmetler verdi.

 

AHMET POLAT VE HÜRSÖZ

 Hürsöz Adalet Partisi'nce savunulan fikirler doğrultusunda yayın yapıyordu.

Ahmet Polat tarafından neşredilen günlük makaleler büyük ilgi görüyor, siyasilerce dikkate alınıyordu.

Kurşunların potada eritilmesiyle çalışan entertip makinalarda dizilen gazete, o günün şartlarında il içinde beş yüzü aşkın abone tarafından takip ediliyordu.

Gazetenin şehir dışında da önemli sayıda okuru vardı.

Bütün ömrünü Adalet Partisi'ne ve gazeteciliğe hasreden Ahmet Polat müteddeyyin, güleç yüzlü ve fakat cemiyet içinde dirayetiyle tebarüz eden şahsiyetteydi.

Oğlu Mustafa Polat'ın bir elim trafik kazasında kaybından dolayı kabuğuna çekilmiş bir görüntü çizmekteydi ömrünün son yıllarında.

Hürsöz'deki makalelerinde yöneticilere pervasızca çatmasıyla ünlüydü.

Bu yüzden de basın mahkemelerinden hiç geri gelmediğini anlatırlardı...

 

GÜNGÖR DİRAYETLİ BİR ŞAHSİYETTİ

 HALKIN SESİ gazetesi merhum Cihat Güngör tarafından neşrediliyordu.

Şehir eşrafından olan Güngör, Demokrat Parti'nin yargılanma sürecinde Yassıada'ya gönderilmiş, bir ara da Kayseri Cezaevi'nde kalmış olması sebebiyle şehirdeki siyasi arenada önder konumundaydı.

Bu gazete de AP yanlısı yayın yapardı.

Dinamit lakaplı Sadrettin Akkemik ve Behzat Çakır gazetenin teknik hizmetlerini verirdiler.

Güngör'ün ikinci oğlu olan ve bir beyin kanaması neticesinde aramızdan ayrılan Müze eski müdürü merhum Mesut Güngör de bir aralık babası tarafından Ankara'nın Polatlı ilçesinde çıkardığı bir gazetenin yazı işleri müdürlüğünü yapıyordu.

Cihat amca oğlu Mesut'un vefatından sonra hem siyasetten hem de gazetecilikten büsbütün elini eteğini çekip, torunlarının bakımlarıyla ilgileniyordu.

Babasından aldığı Türk İslam terbiyesini her halükarda aksettiren davranışlarıyla sevdiğimiz Mesut Güngör'ü bu vesileyle bir kez daha rahmetle anmayı görev telakki ediyoruz.

Birkaç yabancı dili çok iyi bilen, arkeolog Mesut Güngör bir gönül adamıydı.

Hemen hiç kimseyi incitmez, daima güleç olan yüzüyle insanlara sevgi dağıtırdı.

Arkeolojideki otoritesi kadar gazetecilikte de birinci sınıfta yer alıyordu.

Bu mesleği bütün çapıyla çok iyi bilir, kalemini asla insanların şahıslarıyla ilgili meselelerde kullanmazdı.

Beş vakit namaz kılmasına rağmen, cemiyet içinde asla din bezirganlığı yapmaz, hatta muhataplarının mayalarını anlamak için ladini mevzulara ağırlık verirdi.

Yaşadığı zamanın gerçekten de eğitim ve kültür açısından mükemmel bir numunesi olan bu kaliteli insan, yaşadığı gibi sessizce ayrıldı aramızdan. Ardında yeri asla doldurulmayacak bir boşluk bırakarak. Rabbim rahmet eylesin.

 

ALYANAK MİLLETİNSESİ'YDİ

 Milletin Sesi Gazetesi sahibi Kemal Alyanak, Erzurum kültürü ve tarihine olan aşinalığı, vukufiyeti ile bir başka güzelliğiydi Erzurum basınının.

Biz 90'li yılların başında tanımak onuruna eriştik Kemal amca'yı.

O'nu yakından tanıyanların naklettiğine göre, mahalli imkanlarla çıkmasına rağmen, gazetesinde bir tane bile ifade hatası olmasına asla müsaade etmeyecek bir şekilde ciddi gazeteciydi.

Mesleki onuruna gölge düşürecek her türlü davranış ve tutumdan kaçınır, giyiminden konuşmasına kadar her şeyiyle meslek onurunu temsil ederdi.

Eski Erzurum'da köy zenginlerine, sofra kaldırıp sofra indirenlere, yoksullara hamilik yapanlara ve arazisi çok olana Beğ, hanımlarına da Paşa diye hitap ederlerdi.

Kemal amca Kamber'liydi ve beğ'di.

Kemal amcayı bir edep, ciddiyet timsali olarak tanıdım.

Az konuşur, karşısındakini dikkatle dinler, küçükle küçük, büyükle büyük olurdu.

Ticari işlerinde dirayetliydi.

Gazeteciliğini de ticaretini de şansa bırakmaz, emeğini son haddine kadar sarf ederdi.

Tanıdığım dönem içinde, basının dedikodulu ortamına asla itibar etmezdi.

Sohbetlerimizde, o anda orada bulunmayan kişilerle ilgili konuşmaktan imtina ettiğini görürdüm.

İş disiplini örnek alınacak düzeydeydi.

Oğullarından sevgili İrfan Bey aktif gazetecilik yaparken diğer oğlu Fikret Alyanak tezhip ve hat işiyle uğraşıyordu.

Henüz ofset matbaacılığın olmadığı dönemlerde fotoğraf baskısı için klişe yapan bir atölyesi vardı.

Merhum Kemal amca, çocuklarını çok ciddiye alır, onların işlerine karışmaz, kendi işine de karıştırmazdı.

Uzun boylu görünümüyle eski Erzurum kabadayılarına benzerdi.

Gençlik dönemlerinde bileği dönen, yürekli bir yiğit olduğunu anlatırdı.

Erzurum Kültür ve Tarihi'nin araştırılması, sonuçların yayımlanması şeklinde büyük katkıları oldu mahalli kültürümüze.

Erzurum Kültür ve Tarihini Araştırma Derneği'nin yöneticiliğini yaptı ömrünün sonuna dek. İyi bir Erzurumiyatçıydı. Şehrin örf, anane ve geleneklerine son derece bağlı olduğunu, olgun ve mütevazı davranışlarıyla sergilerdi.

Bugüne kadar Erzurum Tarihi hakkında yayımlanmış eserlerin en önemlilerinden olan ve şehirdeki tarihi dokuyu kitabelerin fotoğrafları ve çevirileriyle tanıtan, Merhum Prof. Dr. İsmail Hakkı Konyalı'nın yazdığı "Tarihi ve Kitabeleriyle Erzurum Tarihçesi" adlı eser, 1960'lı yılların şartlarında Foto Spor Fuat Seval'le birlikte Kemal Alyanak'ın Erzurum'a hediyesi olmuştur.

Veremle Savaş Derneği'nin kurucusu ve yöneticisi de olan merhum Alyanak, siyasete angaje olmayan, insanlarla ilişkilerinde ve işlerinde siyasi düşüncelerine göre davranmayan örnek bir gazeteci ve iş adamıydı.

Nur içinde yatsın.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 muzaffer şimşek
 29 Aralık 2014 Pazartesi 22:25
emeğinize ve düşüncelerinize saygı duydum gecmişi ve erzumu temsil edenleri zevkle okudum ve cok duygulandım dedem rıza şimşek anmışsınız sağolun ölenlere rahmet kalanlara sağlıklı ömürler diliyorum
 Fikri TAKİP
 1 Ocak 2014 Çarşamba 14:53
Sayın yazar yaş 40 oldu sizin anlattığınız insanların bazılarının son dönemlerine memleketimizin tabiriyle aklımız tam kesmeden yetiştik.Bugünü düşündüğümüzde Erzurum'un halinin hiç iyi olmadığını daha iyi anlıyorum çünkü toplumun referanslarının menfi yöne kaydığını görüyorum.
 gügen
 31 Aralık 2013 Salı 21:55
Pardon ama neden yazinizda Mehmet Gügen den bahsetmemissiniz sizde iiii biliyorsunuz ki Mehmet Gügen MHP nin MÇP olduğu dönemde kurucu üye ve Erzurum İl Başkanlığı yapmıştır
 şafak
 5 Haziran 2013 Çarşamba 13:13
Elinize , yüreğinize salık erzurumumn yakın zaman sosyal, siyasal ve kültürel hayatına projeksiyon tutmuşsunuz.Gercekten cok tebrikler, zaman zaman merak etiğim ama uılaşamadığım bir cok bilgiyi ortaya cıkarmışsınız.Bunları gürbette okuıyunca insan daha bir başka duygulara kapılıyor saygılarımla
 Talat Dündar dundar@hacettepe.edu.tr
 3 Mayıs 2013 Cuma 10:12
SAYIN İBRAHİM AYDEMİR DEĞERLİ YAZAR YAZILARINIZI DİKKATLE VE ZEVKLE OKUYORUM BAZI ŞEYLER ŞİMDİ GAYESİNDEN ÇIKTI VEYA BİR SİMSARLIK HALİNİ ALDI ., BENİM SİZDEN BİR İSTİRHAMIM OLACAK ZAMAN ZAMAN MAHALLİ BİR TEVEVİZYONU İZLİYORUM HEP BİRİLERİ DEF ÇALIYOR ŞU HUSUSA DA BİR EL ALMANIZI BEKLİYORUM. DÜN SAMAN YOLU TELEVİZYONUN DA ERZURUM BELGESELİNİ İZLEDİM ÇOK ÜZÜLDÜM KİM BU PROĞRAMI HAZIRLADI BİLEMİYORUM ÇERÇEK DEĞERLER NEREDE KALDI. İŞLERİNİZDE BAŞARILAR DİLERİM ERZURUMA GELDİĞİMDE ZİYARETİNİZE GELMEYE ÇALIŞACAĞIM.
 11eylul
 24 Mart 2013 Pazar 14:56
ülkücüiük ten kısaca deyındıyını prımoglu türkeşın sır daşı hep yol arkadaşı ve hıc davadan vaz gecmeden terk etmeden daha anıt tepede def neden kadar erzurumluların mınnatla saygıyla anacagı deyerlı abısı kardeşı reısıdır dadaş icın efsanedır
 Fikret Dadaş
 23 Mart 2013 Cumartesi 20:26
Derli toplu, tarih kokan, duygulandıran, okudukça nostaljik bir yazı.. Bunları bir araya getirmek bile gerçekten zaman almıştır. Durdemir Bilirdönmez ile Akajans Akdeniz Haber Ajansı ve Tercüman Gazetesi'nde CUmhuriyet Caddesindeki Emlak Kredi bankasının üzerindeki Emlak işhanında 1976 yılında çalışmaya başladım o dönem gazetede Ferruh Yenigül de vardı. Usta gazeteci idi. Bir de sürekli spor ile uğraşan Rahmetli İlhami Temel vardı. Demir bey ile en fazla çalışan gazeteci benim. Büromuza Sayıl Narmanlıoğlu dostum da çalıştı, sevgili Vedat Refayeli de. 1980 ihtilalinden sonra Ferruh Yenigül İstanbul Tercüman'a ailece göç etmelerinden dolayı gitti. Demir bey 1990 da emekli olup İHA nın Bölge müdürü oldu. Para gelmeyen büroyu ben sırtladım.Kİra, telefon, elektrik su gibi masraflarını zar-zor , bayram gazetelerini amatör üniversitesi öğrencisi arkadaşlarımla birlikte çıkarıp karşıladım. 3 yıl maaş almadan çalıştım..1976-1994 arasında her yerde izim vardır doğu-güneydoğu ve Erzurum'da
 Yrd. DOç. Dr Hasan Akdağ
 18 Mart 2013 Pazartesi 11:42
İbrahim Bey kardeşim tekrar teşekkürler emeklerine. Ben kadana mahalleliyim. Kadana camisinin önünden inen yokuş Dr. Celalın muayenehanesine çıkardı. Yani bit meydanına. Kevelcilere inen yokuş ise oradan dabahane çeşmesine çıkardı. Mahallemizin en renkli siması Esansçı Hacı Rağup allah ondan razı olsun. Sırtında Limonata gügümü ile gelir biz uşaklara dağıtırdı.
 Edirne'de Misafir
 14 Mart 2013 Perşembe 12:00
Sayın Aydemir'i tebrik ediyorum bize eski günlerimizi hatırlattığı için.Ülkü-Bir başkanlığı yapanlardan biri Bedir Avcı bir diğeri de Rahmetli Hamit Bilen Burmaoğlu'dur.( Oktay Öztürk'ün Haricinde)
 Umut Yaşar BOZKURT
 14 Mart 2013 Perşembe 11:40
İbrahim abi güzel şeyler yazıp bizleri mutlu ediyorsun sağolasın.Yalnız Bir şeyi hatırlatmak isterim vekillerimiz arasında Mücahit Himoğlunu unutmuşsunuz herhalde.Hatırlatmak bazında söyledim.Kaleminize ve yüreğinize sağlık
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi