Dalkavukluk
Dalkavukluk efendisine yaltaklanarak, ona övgüler düzerek onun gözüne girmeye çalışmaktır...
Bunu yapan doğal olarak bir karşılık bekler...
İkili bir münasebet...
Efendi ve dalkavuk...
Kendi içinde bir dürüstllüğü de barındırır bu ilişki...
En azından birbirlerini bilir tanırlar...
Yani, efendi haketmediğini, dalkavukta, yalan söylediğini bilir...
Ne hale geldik...
İlkel bir yaklaşımda dahi , hiç değilse şu tarafında dürüstlük var diyoruz...
Yaptığımızın bir ironi olduğunu elbet anlıyorsunuz...
Yoksa biz de kabul ediyoruz ki...
Bir kimse sende olmayan vasıflarla överse, sende olmayan kusurlarla da yerebilir.
Yine kabul ediyoruz ki...
“Bizi tenkit ederek kurtaran dosttan, kaybımıza sebep olan dalkavuk çok zaman daha itibar görür”
Dahası...
“Bir ülkede dalkavukluğun sağladığı çıkar, dürüstlüğün sağladığı çıkardan daha verimli olursa o ülke batar” gerçeğinden de haberdarız..
Bütün bunların yanında, iki cihan Efendisinin “dalkavukların yüzüne toprak saçın” mübarek tembihatını da hatırdan çıkarmayız...
Ancak...
Hayatın bütün şubeleri çirkinleştiğinden olsa gerek, dalkavukluğa dahi iyi bir takım tanımlamalar yüklemeye çalışıyoruz...
Garabet bir hal...
Edmound Jaloux dalkavukluğu tarif ederken aslında bu kavramı tafsilatlı bir biçimde anlatmış...
Bakın ne diyor... “Eğer düşmanlarınızı gülünç gösterip mahvetmek isterseniz, etrafını dalkavuklarla doldurun”
Başka söze hacet olur mu?
Bir başka düşünce adamı ise, “Dalkavuktan sakınınız, çünkü o insanı boş kaşıkla besler” diyor...
Yine bir başka düşünür; “Dalkavukluk, devlet adamlarının çevresini sarmış bir çemberdir” tesbitinde bulunmuş.
"Büyük olmayan "büyük adamlar" çevrelerini küçük adamlarla doldururlar” sözü de, bu anlama geliyor...
Dalkavuklukla ilgili olarak Shakespeare ise iktidarlara gönderme yapıyor...
İktidar dalkavukluktan hazzetmeye başladığı zaman, şeref daima ayaklar altında ezilmiştir.