MENÜ
Erzurum 21°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bunlar mı Türkiye’yi İleri Götürecek ?
Mustafa Damlarkaya
YAZARLAR
6 Nisan 2016 Çarşamba

Bunlar mı Türkiye’yi İleri Götürecek ?

    Geçen gün birileri  “Türkiye’yi ileriye götürecek olanlar akademisyen lerdir. Ülkemizi daha fazla küçük düşürmeden akademisyenlerin derhal serbest bırakılması gerekir” diye emir, ferman buyurmuş. Hah! Hah! Haaah !.. Hiç de gülesim yoktu.Tabii, yeter ki siz emredin. Dadaloğlu’nun“Ferman padişahınsa, dağlar bizimdir” gibi.

   Acaba bu Dadaloğlu söyleminin sahipleri, bu aydın dediklerinin ne söylediklerini de bir irdeleyip analiz edip anlayıp ondan sonra mı bu uçuk demeci vermiştir? Hayır, hayır hiç tahmin etmiyorum.

   Acaba bu sözde aydınlar, neye imza atmışlardı ? “Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli saldırgan politikasından derhal vazgeçmesi gerekiyor” demişlerdi.

  Devlet, başta Kürt halkı olmak üzere, tüm bölge halklarına karşı katliam yapıyormuş .Hükümet değil, devlet. Sadece Kürt halkı değil, bölge halklarına, yapılan bir katliammış. Gibi, zırva, saçma, sapan sözler.

  Bu sözleri ile devletin, sözde saldırgan bir politika uyguladığını söylüyorlar. Bu sözler tamamen vatan hainliğidir. Bu sözleri söyleyenleri savunanlar da onlar gibi vatan hainidirler. Bunun başka bir izah tarzı yoktur. Böyle bir söylemi ancak ve ancak Kandil’den bir pkk sözcüsü yapabilir.

   Bu bildiriyi alıp dünyaya yayıyorlar ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı düşmanca bir dünya kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar. Burada, bu “Devlet-i Âli” karşısında başta, yabancı güçler ve ajanlar olmak üzere ne kadar Türkiye düşmanı, stk görünen kriptolu örgüt, basın mensubu, kişiler, bazı muhalefet, faiz lobisi ve Türkiye Devleti düşmanı sermaye varsa hepsi bir ağızdan o kokuşmuş ağızlarıyla bu koroya o pis, mülevves, karga sesleri ile katılıyorlar. Şom ağızları kurusun.

  Peki bu kadar sözü devletine söyleyenler acaba neden pkk’ya bir şeyler söylemiyorlar ? Neden, neden ?  Bu pkk ki ülkemizi, 30 yıldan beri bölmeye çalışıyor, silah yığınağı yapıyor, belli bölgeleri terör kampına çeviriyorlar. Burada yaşayan vatandaşlarımızın mallarını, canlarını büyük bir tehdit altında tutuyorlar, insanları rehin alıp bombalar patlatıyorlar.

  Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kahraman Ordusu ve Kahraman Emniyet güçleri de gerek bölge halkını gerekse ülkesini bu beladan kurtarmak için operasyon yapıyor. Ey hainler !.. Siz bütün bunları görmeyip teröristleri değil de bu operasyonlara neden olan hainlere karşı operasyon yapan, kahraman birliklerimizi görüp onları hedef alıyorsunuz. Bunun adı doğrudan ihanettir.

   Sizler bu halinizle bir şekilde, teröre ve teröriste yataklık ve yardım yapıyor, halkı da bu operasyonlara karşı tavır almaya çağırıyor ve bir algı operasyonu yapıyorsunuz. Bunun adı ihanettir. Başka bir adı yoktur.

Kaldı ki bu sözde aydınlar, bu ülkede yıllardan beri bunu yaptılar/ yapıyorlar.

  Kendi asıl görevlerini bıraktılar, 26 Şubat’ta darbecilerinden brifing aldılar, onları uygulayarak bilim yuvası üniversiteleri kışlaya çevirdiler. Okumak isteyen öğrencileri başörtülü,İmâm-Hatipli diye ayırdılar onlara katsayı zülmü yaptılar. Hemen hemen hepsi bir yabancı oyunu olan Gezi’de görev aldılar, bunu ve bunun gibi nice hükümet karşıtı olaylarda boy gösterdiler. Şimdi de bu katillere karşı, Devletimiz’in yaptığı operasyonları “katliam” olarak gösteriyorlar. Tabii ki bütün bunları yapanların çoğunluğu paralel çeteciler ve onların peşine katılan vatan hainleridir. Bunların böyle yapmalarını tek dertleri vardır o da : Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız,Sayın Başbakanımız ve ülkemizin teminatı olan AK Parti’mizdir. Kim ne derse desin kervan yürümektedir.

  Ey imzacılar ve bunları destekleyenler !.. İyi biliniz ki üniversitelerin görevleri bu değildir.Bizim sözde üniversitelerimiz, bugünkü dünyamızda, geleceği okuyamıyorlar, yeni kavramları ve kazanımları tanımlayamıyor lar. Halbuki geleceğin üniversitesi bunları yapandır. Ayrıca üniversiteler, insanlığa ve dünyaya katkıları olan, yani buluşları, patentleri icat ettikleri markaları olan yerlerdir. Ama bizim üniversitelerimizde bunlar yoktur.

  Halbuki dünya üniversiteleri sıralamasında en önemli kriterlerin başında hiç şüphesiz ki üniversitenin ürettiği patent sayıları gelmektedir.Başka bir deyişle, dünyanın gelişmiş üniversiteleri, aldıkları paten sayıları ile başarılarını anlatırlar. Bu bir dünyada kriteridir.

   Türkiye’nin en zeki çocuklarını okutan ve sözde en iyi bilim adamlarını barındıran sözde başı çeken, yere, göğe sığdıramadıkları üniversiteleri miz ne yazık ki 2004-3013 yılları arasında, yani bu on yıllık süreçte, Türkiye Patent Enstitüsüne, yılda 2 (iki), yanlış duymadınız ” 2 ”  patent başvurusu yapıyor lar. İşte bizim üniversiteleimizin melâli pür hali ve beyin gelişmemizi çok iyi özetlemektedir. Bu tablo bir felakettir.

  Ey Saygıdeğer Cumhurbaşkanım !..  Ey Sayın Başbakanım ! Herhalde bu vahim tablo karşısında, bu üniversitelere artık bir neşter vurma zamanı gelmiştir/ geçiyordur.

  Mesela, California, bir yılda 177 paten almış (başvuru bundan çok fazladır). Zaten Stanford’un sahip olduğu patent sayısı, tümTürk üniversitelerinin başvurusundan çok daha fazladır.Hani üniversite diyoruz,hani eğitim diyoruz. Bütün üniversitelerimiz (193) demek ki bir Stanford etmiyor.Yazık hem de çok yazık.Bu fakir,fukara milletin parasına.

  Bu haliyle üniversitelerimiz, bu ülkenin geleceğine yön verecek beyinleri değil, 09-00-17.00 saatleri arasında mesai yapan devlet memuru yetiştirmektedirler.

  Peki bu anlı-şanlı üniversitelerimize bir daha soralım. Siz ne zaman, batılı anlamda üreten,çalışan, kazanan, patent alıp bunu sanayii ve teknoloji ürününe dönüştürecek eserler yapıp satıp bu ülkeye milyar dolarlık dövizleri getirip gerek insanlığa hizmet edecek gerekse milletimizin hayat seviyesinin yükselmesine katkıda bulunacak üniversite olacaksınız ? Ne zaman ? Ne yazık ki sizler hem kendinizi hem de bu milleti avutuyorsunuz. Maalesef ne bilim ne de üretim yolundasınız. Çok çok yazık.

  Dünya üniversitelerinin değişimdeki hızına yetişemiyorsunuz. Bu klasik yapınızla bu değişimler karşısında ne yazık ki kendinizi halen daha bilim mabedi olarak görüyorsunuz. Eğer bu değişimlere direnirseniz herhalde yıkılmaya mahkum olursunuz.

  Dün bilginin tek kaynağı olan ve yapılandırılmış eğitim dediğimiz okullar, bugün bizlerin de kontrolünde olmayan, her türlü hayat alanları, bilginin kaynağı haline dönüşmüş durumdadır. Buna da ulaşmak çok kolay hale gelmiştir. Bu durumda sizler, kendinizi kesinlikle bilginin kaynağı olarak göremezsiniz. Görürseniz, Rönesans’a direnenlerden farksız olursunuz.

Bütün bunları dikkate alarak artık değişmek zorundasınız. Bunu iyi biliniz.

  Gelişmiş ülkelerin üniversiteleri öğrencisine “burası üniversite, sizden girişimci olmanızı ve üretmenizi bekliyoruz”diyorlar. Bu da bizde, halen daha sürdürülen “klasik üniversite” kavramını çökertmiştir. Üniversiteler değişime kapılarını sonuna kadar açmak zorundadırlar. Artık dünya çok uluslu ve çok dilli üniversite kavramını tartışıyor. Bizdeki gibi az üniversite açıp öğrencinin önüne zor sınav koyup öğrencinin gözünde üniversiteyi ilahi bir noktaya koymuyorlar.

   Sizler ise, halen daha değişime direniyorsunuz, üniversitelerinizin kapılarını Berlin Duvarı gibi kapalı duvarlarla çeviriyorsunuz. Ama unutmayınız ki bu değişim rüzgarı karşısında duramayacaksınız.Aklınızı başınıza alıp da kendinizi toparlayınız.

  Önce rektörlerin seçimi değişmelidir. En az bir rektör yardımcısı, girişimci şirket yöneticisi olmalıdır. Üniversiteleriniz sektöre açılarak uluslararası olmalıdır. Şirketler üniversitelerinizin içerisine ofis açabilmeli ve öğrenciler üretim yapabilmelidirler. Şu an bizdeki gibi, üniversite bitirme, mesleki kazanma olmamalı. Bitiren öğrenci mesleki yeterlilik alabilmelidir. Yani üniversiteler değişimi yönetebilmelidirler.

  Ne yazık ki bu yazdıklarımız, maalesef bugüne kadar üniversitelerimizde gerçekleşmedi. Üniversitelerimiz saatte 180 km baş döndürücü bir hızla giden, gelişmiş dünya üniversitelerinin arkasından ne yazık ki kağnı arabasıyla gitmektedir. Bu, çok ama, çok acı bir durumdur.

  Bugün, bizde devam eden, yapılandırılmış formal eğitim, ferdi hayata hazırlama konusunda çok geride kalmıştır. Artık okula gitmek sorgulan maktadır. Öğrencilerimiz, “yeni dünya” sürecine göre eğitim isteklerini dile getirmektedirler. Bu yeni tanım karşısında, eğitim sistemimiz çatırdamaktadır.

  Ama başta üniversitelerimiz olmak üzere, kurumlarımız bunun karşısında halen direnmektedirler. Ama ne yazık ki başta, yol gösterici olan üniversitelerimiz olmak üzere, ferdi özgürleştirmek yerine, ferdi kalıplaştıran ve ülkenin politikaları doğrultusunda yetiştirmeye çalışan kurum haline gelerek bütün bu olanlara sessiz kalmaktadırlar.

   Bugün bizim üniversitelerimiz, kentten kopmuş, hayatın içinde olmayan, öğrencisine yurt dışı eğitimi talep ettirmeyen, öğrencinin üniversiteyi, üniversitenin öğrenciyi tanımadan kabul eden ve bu şekliyle daha dünyada bir komik üniversite seçimi yapan, bir kampus üniversitesi haline gelmişlerdir.

  Halbuki gelişmiş dünya ülkelerinin üniversiteleri gibi, dünyayla entegre olmalıdır, sanayi ile iç içe bulunmalıdır, kent içerisinde hayatın içinde kurulan,herkese 24 saat kapılarını açan, belirli bir müfredat içerisine sıkışmış, tek yönlü eğitim alarak tek yönlü uzmanlaşma yerine, farklı farklı alanlarda uzmanlaşma eğitimi alan, öğretim üyesini, bilginin kaynağı olarak değil, öğrenciye hem bilgiyi üreten hem de ürettiği bu bilgiyi pazarlayan yerler olmalıdır. Heyhat !.. Bunların hiç birisi bizim üniversitelerimizde mevcut değildir.

  Mesela bir Oxford, bir Stanford, bir California, bir Harward, bir Nyu, bir ülkeye olmak yerine, bir dünya üniversitesi, sınırları olmayan kampusları ve üniversiteyi tarif ediyorlar.

  Ey üniversitelerimiz !.. Eğer üniversite olmak istiyorsanız (şu anda değilsiniz) dünyanın bu hızına ayak uydurmak mecburiyetindesiniz ve mecbursunuz. Çünkü asli göreviniz bu. Yoksa ülkenin kanunlarına sırtınızı dayarayak diploma vermekten başka bir işe yaramazsınız.

   Ey “Türkiye’yi ileriye götürecek olanlar akademisyenlerdir” diyenler !.. Bugün Türkiye üniversiteleri, pozitif ve mürşit bilimin değil, cemaatlerin, tarikatlerin, ülkücülerin, milliyetçilerin, laiklerin, ulusalcıların ve sözde Atatürkçülerin tasallutu altındadır. Üniversiteye akademisyen alınırken hiç böyle eften, püften  kriterler uygulanır mı? Böyle yapan bu üniversitelerden bilim adına ne beklenir ki? Hiç böyle üniversite olur mu? Bizim üniversitelerimizde ihtisaslaşma yoktur.“ Tekkeyi bekleyen, çorbayı içer zihniyeti” hakimdir. Liyakat sahipleri üniversitelere girememektedir ler. Üniversiteler bilimin, bilişimin, teknolojinin değil, ideolojilerin yuvası haline gelmiştir. Üniversiteler yıllarca, irfan ve ilimden kaçanların kurduğu anayasal bir derebeylik haline dönüşmüştür.

   Yüz karası darbeci,cuntacı, vesayetçi  ve statükocuların emirleriyle hareket ettiler,bilimi bir tarafa ittiler ve üniversiteleri bir kışla haline çevirdiler, onlardan emirler alarak üniversite yönettiler,hiç hakkı olmayanlara lokma gibi fahri doktoralar verdiler,kışlalara giderek cuntacı ve darbecileri ayakta alkışladılar.Yıllarca üniforma zihniyetiyle çalıştılar. Yıllarca mensupları üzerinde baskı kurarak onları tek tipleştirmeyi, ezmeyi, imha etmeyi ve fişlemeyi yaptılar. Kendileri dışında düşünenleri hiç sevmediler.Bu halleri ile bu ülkenin nesillerini mahvettiler.Bu kışla zihniyetinin biz bu güne kadar ışığını görmedik.Yıllarca ABD, AB ve Rusya'nın teknolojisini değil de düşüncelerini bu ülkeye taşıdılar.Hani yaptıkları bizim de övünüp gururlanacağımız bir veya birkaç teknolojik eserleri var mıdır? Mesela bir telefon,faks, bilgisayar,yazılım programları,uçak, otomobil, otobüs,askeri malzemeler,ilaçlar vb.vb.vb.

 Halbuki üniversiteler bilgi aktarılan ve belletilen yerler değil, araştırma yapan ve bilgi üreten yerlerdir. Dünyanın her tarafında bu böyledir. Teknolojiye dönüşmeyen,toplumun gelişmesine ve refahına katkısı olmayan bilimin temellerini sorgulamayan üniversite, üniversite olamaz, yayınlarının da bir önemi yoktur.

    Mesela,Stanford üniversitesi ABD’de, San Francisco’daki silikon vadisinde yer almaktadır. Üniversitenin içinde bulunduğu ekosistemde, 25 bin teknoloji ve girişimcilik firması mevcuttur. Stanford Üniversitesi öğrencileri bu şirketlerde dersler görüyorlar ve öğrenciliklerinin büyük

zamanını bu şirketlerin içinde geçiriyorlar. Mezun olduklarında,hatta mezun olmadan önce üretime ve çalışmaya başlıyorlar. Şimdi iyi bakınız. Stanford üniversitesi mi daha iyi mühendis yetiştirir yoksa bizdeki gibi, kent dışında kurulmuş, içeri girişlerin bile yasak olduğu, anlı-şanlı kampuslar da mı iyi mühendis yetişir? Herhalde Stanford’da. Zaten öyledir.

    Nurettin Topçu'nun da dediği gibi " İlim,üniversiteden kaçarak kendini kurtarmıştır ve Türkiye'de ilim üniversite dışındadır”. Prof.Dr. Kemal Sayar da " Mafya örgütleri gibi işlemektedir.Herkes birbirinin suçunu bildiği için kimse suçunu söyleyemez. Liyakatsizlik, akademik kadrolarda hayalet gibi dolaşmaktadır. Adam kayırma, partizanlık(Bu çok vahimdir. Eğer partizanlık üniversitelere girmişse bunları yazmamız boşunadır.Vah vaaaah), menfaat örgütlenmeleri üniversitede kol gezmektedir.Fikrinden dolayı,meslektaşı tarafından ihbar edilen,ispiyonlanan sözde üniversiteler bu ülkededir." demektedir.

  Bu devleti ve onun halkının iradesiyle % 50 gibi, bir oyla seçilmiş hükümetini katliam yapmakla suçlayan bu sözde akademisyenler mi bu ülkeyi ileriye götüreceklerdir ? Halbuki bunlar doğrudan doğruya bu ülkeyi bölüp parçalamaya çalışan terörün propagandasını yaparak çok büyük bir suç işlemektedirler.Bu ülkenin kudretli savcı ve hakimlerini göreve davet ediyoruz.

  Mütareke yıllarında bile böyle bir ihanet görülmemiştir. Müstemleke ülkelerindeki işgalci güçlerin komiserliğine soyunmuş gibiler. Bu halleriyle batıdaki Türkiye düşmanlarına cesaret veriyorlar.

  Türkiye’yi bu akademisyenler ileriye götürecek diyenler, işte sizin üniversitelerin ve akademisyenlerin acınacak, vahim hali bu.  Siz kim oluyorsunuz da devletimizin bekasının söz konusu olduğu bu durumda, terör örgütüne destek çıkıyorsunuz.Bu millet artık sizlere inanmıyor. O eski çamlar şimdi bardak oldu. Bu halinizden dolayı sizleri şiddetle kınıyorum/kınıyoruz.

  Belçika’da da saldırı oldu. Haydi oradaki akademisyenler çıkıp “katil devlet” desinler bakalım. Veya bizdekiler gibi, devleti suçlayan bildiri yayınlasınlar. Yapmazlar çünkü onlar hain değiller.

  Bu vatan için, ömürlerinin baharında, canını hiçe sayarak seve seve şehadet şerbetini içen, aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Kahraman Ordumuzun ve Kahraman Emniyet Güçlerimizin, bu savaşta mansur ve muzaffer olmasını diliyor,onları gönülden kutluyoruz. Dualarımız hep onlarla olacak. Zaten sona yaklaşıldı. İnşâAllah, Kahramanlarımız  bu işi bitirmek üzeredirler. Allah yar ve yardımcıları olsun. Âmin !..Âmin !..

  Sizdeki, Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız ve AK Parti düşmanlığı, sizin gözlerinizi kör etmiş. Onun için büyük bir ihanet içerisindesiniz. Patlasanız da çatlasanız da bu aziz millet, AK Parti’yi hep iktidar yapacak sizi de hep böyle rezil, rüsvay edecektir.

   Biz millet olarak bu aziz vatana ihanet içerisinde olanları bu vatanda istemiyoruz.Tez elden kendilerine bir yer bulsunlar. Bu milletin parasını da haksız yere yemesinler. Hainlerin bu ülkede ne yerleri ne de konuşacak sözleri vardır. Cehennem olup bu ülkeyi terk etsinler. Bu milletin birlik ve beraberliğine kastedenler bu ülkede duramazlar. Bunlar bu halleriyle yetiş ya pkk, yetiş ya Kandil diyorlar !..

  Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız !.. Sayın Başbakanımız !.. Sayın Bakanlarımız !.. Sayın AK Parti Milletvekillerimiz !.. Bugüne kadar diğer kurumlara el atıp epeyce temizlik yaptınız. Ama ne yazık ki üniversitelere gereği gibi el atamadınız.Şimdi sıra üniversitelerde. Buraya da el atıp buradaki vatan hainlerini de temizlemenizi millet olarak bekliyoruz. Bunu kesin olarak yapmalısınız.

  pkk’lı teröristleri koruyup kollayan ve terör örgütü propagandası yapan  bu etiketli sözde akademisyenler için, zamanı geçmeden gereği derhal yapılmalıdır. Bu aziz millet bunu dört gözle beklemektedir.

   Allah’a emanet olunuz.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 vahdet platformu
 26 Mayıs 2016 Perşembe 15:32
burezillerin yüzüne tükürsen yağmur derler. imanı olmayanın vicdanıda yoktur insafıda eğitilmeye ihtiyacı olan bu sefihlerin eğitimci diye geçinmelerine gülerim.muzır düşüncelisefihyobazlar. buülkebizimdir kıyamete kadarda bizim kalacak hocam elinize dinize kaleminize sağlık. kendilerini bimeyenler türkiye yi ne bilirbunlar bizansın artığı parazitlerdir
 Ali Dayi
 4 Mayıs 2016 Çarşamba 10:17
yüreğinize dilinize kaleminize sağlık
 Erzurumlu
 20 Nisan 2016 Çarşamba 11:56
Hocam yüreğinize sağlık herzamanki gibi sözünüzü kimseden sakınmadan açıkca dile getirmişsiniz..bu aslında yalnızca sizin değil,,bizimde dile getiremediklerimiz,,tercüman oluyorsunuz,,Allah razı olsun,,Sağlıcakla kalın..
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi