Dün yazdığımız “dini ayın oyun ediyorlar” başlıklı yazımıza gelen yorumlar çok ilginçti…Paylaşıp, fikrimi sunmak istiyorum…
www.davutsari.com.tr ‘nin yorumu şöyle:
“Namaz kılmak, içki içmek... Bunları yapan/yapmayan kime borçlu olur? Yalnızca Allah''a... Ve biliyoruz ki, Allah''ın rahmeti gazabından daha büyüktür. Peki, ya kul hakkı? Hele de kamu hakkı? Bu öyle bir hak ki, Cenab-ı Hakk''ın "Karışmayacağım" dediği bir hak... Muhtemelen, öteden beri iftiharla söylenen "Allah''tan gayri kimseye borcum yok" sözü de böyle bir düşüncenin ürünü... O halde, bir günahkarı riayet/tecavüz terazisi ile yargılarken, Müslümanlar müşterek bir öncelik belirleyebilselerdi, bu hangisi olurdu: Mazlum''un hakkı mı, Allah''ın hakkı mı? Elbette "Her ikisi de" en doğru cevap! Fakat benim sorum; farz, vacip, sünnet ve müstehab ibadetlerden hangisi önceliklidir, türünden bir soru... Hangisini yapalım, türünden değil!”
***
Bu yoruma karşılık gelenler ise şöyle…
Önce Vedat Karacan’ın söylediklerini aktaralım:“Elbette öncelik farzın ama, bu demek değil ki, yazarın ifade ettiği dinimi oyuncağa çevirirlerken durup bakalım. Elbet tepki verelim. Bu ne demek yani içki içip namaza durmak. Dinin içini boşaltma gayretleri bütün bunlar.”
***
Sonrasında Yoncalık isimli okurun yorumu var:O da şöyle diyor: “Sayın Davut SARI; elinize sağlık, ince çizgiyi ne güzel formulize etmişsiniz. O çizgi ki ki; Yaygaracı-şekilci-formalite din yasayanlarla, o dini özümseyen ve makul hareket eden arasındaki farkı belirleyen... İzin verin size başımdan geçen bir mevzuyu anlatayım: Çalıştığım yerde yeni ise başlayan Pakistanlı ile biraz muhabbet ettikten sonra dine dair düşüncelerini şöyle dile getirdi: "Asıl dini biz yaşıyoruz (Taliban) direk Peygamber dönemindeki şekliyle (sakallar, giyim-kuşam her anlamda), sizlerin yasadığı anlamsız bir şey !"...Peki buna ne diyeceksiniz sayın Yazar? Ama isin ironik kısmıysa bu mega Müslüman kardeşimiz yaşamak için Pakistan’ı değil de, gelişmiş bir Avrupa ülkesini tercih ediyor ve imkanlarından faydalanıyor, bunun dindeki yeri tabii ki "konu dışı". Ben haddimi aşarak, Nikola Teslanin din hakkındaki görüşünü buraya yazayım: "Dinlerin kitabini okuyup anlayanlar, "ateist". Yarım yamalak anlayanlar "dindar", hiç anlamayanlarda "yobaz" olur.."
***
Daha sonra ise Orhan Saka isimli okurumuz görüşlerini paylaşmış… Onunki de şöyle: “Davut Bey''in dikkat çektiği ince bir nokta var. Kamu hakkı demek milyonların hakkı demek. O yüzden elbette Allah korusun. Bunun içinde Allahıma yatıp kalkıp şükür ediyorum ki devlet memuru veya devlette çalışan olmamışım. Çünkü maaşlı çalışıp bir dakikasını boşa geçiren milyonların hakkına giriyor çoluğuna çocuğuna haram yediriyor. Hele bir de başka türlü pis işleri varsa vay geldi onun başına. Bu şekilde bir ömür milletin hakkına hukukuna girerek maaş alanlar var. Bunlar bu hakları nasıl ödeyecekler. Benim sorumda şu: Bir adamın bir defa bir devlet malını haksız iktibası mı, yoksa bir devlet çalışanının her gün kamunun hakkına ufak ufak tecavüzü mü daha günahtır? Buyurun bir de buna cevap verin!”
***
Sonunu Aşkaleli Dadaş’la bağlayalım…O da aynen şunları söylüyor: “Ohaaaa, ne oluyoruz şimdi arkadaşlar, yazıdaki işlenen konu çok farklı yorumlar daha farklı. Kamunun hakkını hukukunu yiyin diyen mi var? Yok. Peki dini dejenere edici tavırlara karşı bir yazıyla da olsa tepki verilmesin mi? Gelelim Orhan Bey''in sorusuna, ikisi de aynı ama, bence her gün çalanın işi daha zor? Çünkü bunun biri de bir bini de. Düşününki adam hayatı boyunca milletin malını çala çırpa çoluğuna çocuğuna yediriyor.”
***
Bütün bunlara karşılık ne söyleyeyim…Hep yaptığımız gibi sapla samanı karıştırıyoruz… Yazılanların hepsi doğru…Ama, bunlar bir başka doğruyu nasetmek için söylenmemeli… Davutsari.com tam da bunu yapmış! Yoncalık ise, Bir ecnebiyi refere ederek, "Dinlerin kitabini okuyup anlayanlar, "ateist". Yarım yamalak anlayanlar "dindar", hiç anlamayanlarda "yobaz" olur.." diyor… Bu izah, muharref dinler için geçerli olabilir…Bizim ki, tam ve kamil bir dindir; kitabı da Kuran_ı Azimüşşan! Okuyan Allah’a yakin elde eder… Hakkı, adaleti üstün tutmayı öğrenir.
Son söz şu olsun ki… Çoğu kere yazarak günaha mı giriyoruz diye düşünür oldum… Benim "A" zaviyesinden bakıp kaleme aldığım mevzuu kimi okurlarca "Z" açısından ele alınıyor ve karman çorman bir anlayış ortaya çıkıyor… Ne dersiniz…
Haksız mıyım?