MENÜ
Erzurum 27°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Aşk
İsmail Aydemir
YAZARLAR
18 Mayıs 2009 Pazartesi

Aşk

Aşk’ı anlatmaya kelimeler yeter mi?
Yetmez elbet...
Ne ki... kifayetsiz olsa da birkaç söz edelim hakkında...
Bana göre aşkın en güzeli devamlı olanı, karşılık beklemeden duyulandır.
Azdır; lakin böyledir...
Bu durumu Tolstoy “Gerçek aşk daima kişisel yarar duygusundan vazgeçme temeli üzerinde yükselir” diyerek anlatır...
Zordur dedik...
Biz yine de insaflı davrandık..
Cenap Şehabettin, bu konuda pek bir katı...
Diyor ki: “Aşıkların en kanaatkari bile sevdiğinden ziyade sevilmek ister”
Buna aşk denir mi peki?
Sanmam...
Shakespeare,
“Gözle değil ruhla görülür” diyerek ne güzel bir tanım getirmiştir aşk üzerine...
Güzeldir aşk duygusu...
Hatta güzel yetmez harikadır...
Goethe’nin ifadesiyle, “imkansız bir çok şeyi mümkün kılan” harika bir duygu...
Albert Camus “akıllı, aptal demeden, bütün insanlara bulaşan bir hastalıktır”diyerek resimliyor aşkı...
Cenap Şahabettin ise, “kalbimizin saygısız misafiridir. Bize sormadan gelir bize sormadan gider” diyor...
Ne kadar doğru ve yerinde bir gözlem...
Öyle değil midir?
Hülasa, sevginin ifadesidir aşk...
İsterseniz aşka, sevgiye dönük bir güzel hikayeyle konuyu somutlaştıralım...

***
Evini yeniden dekore ettirmek isteyen Japon bunun için bir duvarı yıkar. Japon evlerinde genellikle iki tahta duvar arasında çukur bir boşluk bulunur. Duvarı yıkarken, orada dışardan gelen bir çivinin ayağına battığı için sıkışmış bir kertenkele görür.
Adam bunu gördüğünde kendini kötü hisseder ve aynı zamanda meraklanır da kertenkelenin ayağına çakılmış çiviyi görünce.
Muhtemelen bu çivi 10 yıl önce, ev yapılırken çakılmıştı. Peki nasıl olmuş da kertenkele bu pozisyonda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamayı başarmış ?
Karanlık bir duvar boşluğunda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamak çok zor olmalı. Böylece adam çalışmayı bırakır ve kertenkeleyi izlemeye başlar. Sonra nereden çıktığını farkedemediği başka bir kertenkele gelir ağzında taşıdığı yemekle...
Adamı sersemletir gördüğü manzara. Bu nasıl bir sevgi? Ayağı çivilenmiş kertenkele, 10 yıldır diğer kertenkele tarafından beslenmektedir...
Sevgi bu işte... Acaba insanlar arasında var mı bu denli kalbi duygu...
Ya da kaldı mı?
Bana göre kalmadı... Artık Balzac’ın tesbitine teslim haldeyiz...
“Yeni bir aşk, yeni bir dert demektir”
Yani...
Sevgiyi, aşkı dert olarak görmekteyiz...

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 
 11 Şubat 2012 Cumartesi 02:49
on yıla az kaldı...
 bilgi
 19 Mayıs 2009 Salı 01:09
üç noktanın söylediği, sıradan bir derd değil aslında, seçilmişlere kapasiteleri ölçüsünde bir ilahi hediyedir. Tabii kaşa göze duyulan aşkın çok ama çok ilerisinde insanı kadını ve erkeği kemale erdirecek kadar da gücü olan bir güzel vasıta. tabi dayanabilene. Terbiyenin kemale ulaştıran "cemal" cephesi.Aşıklık halleri için Mevlana, İbn Arabi ve ibn Hazm'a da kulak vermek gerek bir de saf kalabilmiş güzel gönüllere...
 Gürhan Özorhan
 19 Mayıs 2009 Salı 01:02
Sayın Turhan,İnsanlık var oluşundan beri bu sihirli kutsal üç harflik kelimenin sırrını çözmeye çalışıyor.Kimisi AŞK der kimi SEVGİ bir türlü içinden çıkamaz susamış kalpler.Çok şeyler yazıldı çizildi,herkes kendine göre yorumladı.Ben ise uslanmıyor bu deli gönlümle ifade etmeye çalışıyorum ama yinede anlatabilmiş değilim.40 yıllık aşkımla bu sevdayı tanımlamaya çalışıyorum ama çıkamadım bu dipsiz kuyudan.Ya siz çıkabildinizmi.?Hiç sanmıyorum engin okyanustan bir damla su,çölde susuz kalmış kalplere kor gibi yanan yüreklere ferahlık verebilirmi.?Ferhat dağları deldi şirin için,yunus mevlayı aradı yanan yüreği ile.Bizler neresindeyiz AŞK'ın bir bilen varsa söylesin ALLAH aşkına.Susayan gönüller,yanan yürekler,divane olan beyinler,yazmaktan yorulmayan kalemler,kuruyan gözyaşları,uslanmıyan deli gönüller selam sizlere.Geçenin zifiri karanlığında parıldayan bir çift göz,uyku tutmayan kiprikler ve 59 yıllık genç kalan yüreğim,yorgun bedenim hep beni seveni sevdi.Ülkü dolu yüregimle selamlar
 kemal
 18 Mayıs 2009 Pazartesi 14:27
Aşık olduğumuz ABD denem sefih memleket. Vay ki vay. Ama doğru yazmış can dündar ağbi.
 Şinasi Kara
 18 Mayıs 2009 Pazartesi 14:25
Yorumcu kardeşime teşekkür ederim. Sayesinde bu güzel yazıyı okudum. Herkes paylaşsın diye gönderiyorum. Ogün Bey kusura bakmayasın. Sizinki de güzel, bu tamamlayıcı olur. Selamlar. Şinasi İtiraf ediyorum: Aşıktım ona... Hem de kör kütük, sırılsıklam... Divaneydim; gözüm başkasını görmezdi. Gider, kapısına gözümü dikip hayran hayran onu süzerdim. Oysa o varlığımın bile farkında değildi. Çok toleranslı ve zarif görünürdü, ama mütehakkim ve mesafeliydi. Her davranışıyla, onlardan olmadığımı hissettirirdi. Kimdim ki ben zaten; kapısını koruyan alelade biri... Kara kuru bir hudut neferi... * * * Beni görmezden geldikçe, teklifimi reddettikçe hepten marazileşti aşkım... Gözüne girebilmek için onun beğendiklerini giydim, onun yediklerinden yedim. Sevdiği müzikleri dinleyip onun gibi dans ettim. Saçım onun tarzında taranmış, evim onunki gibi döşenmişti. Okuduğu okullarda okudum, onun dilinde... Onun görüşlerini savundum; kendiminmiş gibi... Kanlı tarihi, tarihimdi; o yenince galiptim; yenilince mağlup... "Din ayrı, devlet ayrı" demişti; ayırdım dinimi devletimden... Gözüm döndü bir ara; onun gibi giyinmeyeni ipe çektim; yasakladım onunki dışında müzik dinlemeyi... Ama olmadı; sevmedi gitti beni... * * * Baktı ki kaçış yok ısrarımdan; "Benimle olabilmek için değişmelisin" demeye başladı. Fukaraydım; dökülüyordu üstüm başım... Bıyıklı, pasaklıydım. Kalabalıktım, kabaydım. Soylar kırmış, canlara kıymıştım. Yerlere tükürüyordum, o pis kokoreci keyifle yiyordum. Cahildim, işgalciydim, işkenceciydim. Dahası, onun dininden değildim. Nasıl bir araya gelebilirdik ki? Lakin öyle sınırsız ve karşılıksızdı ki aşkım, azimle değişmeye başladım. Kestim bıyığı da dayağı da... Kokoreçten caydım. Kuruttum efsanevi zürriyetimi; güvenliğimin önüne aldım hürriyetimi... Hazırdım işte... Nihayet onun evinde buluştuk geçen hafta... Şöyle bir baktı bana; "Son rötuşları da yap, güzün görüşürüz" dedi, gitti. * * * Başım dönüyor sevinçten... Ama ona kavuştum diye değil; kendime ulaştım diye, ona kavuşayım derken... Kendimi sevdirme hırsıyla, kendimi sevdim sonunda... Aşamam sandığım sorunları aşabildiğimi gördüm. Sardım yaralarımı; kavgalarımı gömdüm. Çocuktum, büyüdüm. O ise 11 Eylül'de geçirdiği kazadan sonra; tanınmaz hale geldi. Korktu; hepten içe kapandı. Hoşgörüsünün yerini, lanet bir ırkçılık aldı. Arttıkça arttı kibri; gidip dine sığındı. Ve ona olan hayranlığım, yerini bir özgüven duygusuna bıraktı. * * * Şimdi yine istiyorum onunla birlikteliği... Ama kör bir tutku değil artık benimki, "bir mantık evliliği..." Minnettarım ona; kanlı geçmişinin kazanımlarını kansız sağlamama, kendime güven kazanmama yardım etti. Ama bugünkü yaşlı, tutucu haliyle bana o eski heyecanı vermiyor. Genç ve dinamik olan, onu başka coğrafyalarla buluşturan benim... Şimdi ondan öğrendiğim değerleri ona hatırlatmanın peşindeyim: Farklılığa saygıyı, kendi kimliğini koruyarak başkalarıyla birlikte var olmayı, ...korkunun ve bağnazlığın yerine aklı koymayı, ...insan sıcaklığını, hoşgörüyü, çok kültürlülüğü, kültürler arası diyaloğu... Yıllar yılı zaaf saydığım şeyden; insan çeşitliliğine dayalı servetimden ve eşsiz coğrafi mevkimden bir zafer yaratmaya adayım şimdi... 10 yıl sonra muhtemelen o bana muhtaç olacak, benim kalmayacak ona ihtiyacım... Ve nihayet ben, yıllarca olmak istediğim şeyden çok, şimdi olmaya başladığım şeye hayranım.
 
 18 Mayıs 2009 Pazartesi 13:51
Herhalde yeni bir aşka yelken açtın üstad, Allah hayırlı etsin... Ayrıca Can Dündar'ın yorgun aşığın izdivacı adlı yazısını okumanı tavsiye ederim.o yazıda sen de kendini bulacaksın!!!
 25dada25
 18 Mayıs 2009 Pazartesi 11:30
hemşerim yine harika bi konu yazı yazını sonunda yeni bir aşk yeni bir dert çok dogru erzurumda 70lerde 20yaşlarında bizde bazen aşk bi sudur iç iç kudur derdik eski günler aklıma geldi selam saygılar
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi