"Arzu" üzerine yazmayı düşününce, bir bilgelik hikayesi kayda geçmek de kaçınılmaz oldu...
Önce hikayeyi aktaralım, ardından meramımızı...
Bilge ve öğrencisi okyanus kıyısında geziyorlardı. Soğuk bir gündü ve rüzgar okyanusta kocaman dalgalar oluşturuyordu.
Bir süre yürüdükten sonra bilge durdu ve öğrencisine sordu: “Bu büyük dalgalar sana neyi hatırlatıyor?”
“Zihnimi hatırlatıyor” dedi öğrenci
“Ve durup dinlenmeden yol alan düşüncelerimi!”
“Evet, fırtınalı okyanus zihnin, dalgalar da düşüncelerindir. Zihnin su gibi durudur, ne iyidir ne de kötü. Rüzgar ise dalgalara sebep olur; tıpkı arzu ve korkularının düşünceleri üretmesi gibi…” diye devam etti bilge.
Öğrenci söz aldı:
“Böyle bir okyanusun ortasında sallanan bir sandal içinde olmak istemezdim doğrusu.”
Bilge: ”Oysa sen daima oradasın. Diğer tüm insanlar da… Ancak birçok kişi bunu fark etmez. İnsanların zihni dalgalı deniz gibidir. Düşünceler durmaksızın sallanarak sarsarlar bizi, tıpkı dalgalar gibi… Okyanusu dinginliğe kavuşturmanın yolu ise hareket etmesini önlemek değildir. Rüzgarı görmezden gelemezsin. Yapman gereken, rüzgarı durdurmaktır. Rüzgar da arzu ve korkularındır. Onların hayatını yönetmesine izin verme. Dikkatini kontrol etmeyi öğrenirsen, arzu ve korkularını da kontrol edersin, yani okyanusu darmaduman eden dalgaları durdurursun. Böylece zihninin okyanusu sakinlik ve dinginliğe kavuşur. Zihninin efendisi olduğundaysa, her şeyin efendisi olabilirsin!”
***
Arzu ve korkuya vurgu yapılıyor...
Oysa biliyoruz ki...
Arzu, yasakla artar.
Yani bir bakıma korku arzuyu azdırır da diyebiliriz...
Öyle ise, hem arzuyu hem korkuyu kontrol hayli zor olsa gerek...
Neyse ki... Arzudan daha kudretli, daha amansız mıknatıs olamaz.
Ve dahi, Arzular asla ve asla yorulmazlar...
Dahası "Arzurularımız bizden, asıl istediğimiz şeyleri bile gizlerler..."
Ünlü düşünür Epiktetos, yukarıdaki bilgelik hikayesini bir başka şekilde ifade sadedinde şu cümleyi kuruyor: "Arzularını ve korkularını ortadan kaldır. Artık senin için hiç bir zalim kalmaz. "
Tarih boyunca arzu üzerine serdedilmiş çok beliğ cümleler var...
Bunlardan biri Alain'e ait...
Diyor ki: "Arzuyu düşünmek, onu daha da çoğaltmak demektir. "
Bir başkası Çiçero'nun "Bir şeye karşı istek duymayan ondan mahrum kalmış değildir."
Galiba, iç alemde saklı kalanlara işaret ediyor...
Demosthenes ise, "En kolay şey insanın kendisini aldatmasıdır, çünkü bir insan genellikle arzu ettiği şeyin gerçek olduğuna inanır." diyor...
Bu yaklaşım kuantsal düşünceyle taban tabana zıt...
Dahası, altını çizdiğimiz bilgelik hikayesindeki vurguya da ters...
Goethe'nin "En yüksek saadete erenler bile, başka arzular peşinde deli gibi koşarlar." sözüne de...
Mühim olan insanın saadeti...
Aksi halde, arzular gönüllerde ilanihaye yaşayıp giderler...
Mühim bir tesbitle "arzu" tarifimizi bağlayalım: "İnsanlar sevmede kendi arzularına, korkmada ise yönetenlerin arzularına bağlıdırlar"