Aptal üzerine söylenmiş güzel bir hikaye ile başlayalım…
Bir adam hileyle kuşun birini tuzağa düşürerek yakaladı. Kuş dile geldi, yalvardı: "Ey insan, sen koyunları, öküzleri yedin, bir çok deveyi kurban ettin. Bu dünyada onlarla bile doymadın, benimle mi doyacaksın? Eğer beni bırakırsan ben sana üç öğüt vereceğim. Bunlara uyarsan her müşkülün hallolur. Birincisini, elindeyken vereyim, eğer beğenirsen beni bırakırsın. İkincisini şu dama konarken, üçüncüsünü de şu ağaçta söylerim" dedi.
Adam kuşu sıkı sıkıya tutarak:
"Haydi söyle bakalım, eğer beğenirsem seni bırakırım" dedi.
Kuşçağız ilk öğüdünü söyledi:
"Olmayacak sözü kim söylerse söylesin, inanma" dedi.
Adam öğüdünü beğenerek kuşu bıraktı. Kuş uçarak damın saçağına kondu. İkinci öğüdünü söyledi:
"Geçmiş gitmiş şeylere, kaçmış fırsatlara ah vah etme" dedi. Sonra biraz geriye
çekilerek orada bulunan ağaca kondu:
"Benim karnımda on bir dirhem ağırlığında paha biçilmez bir inci vardı. Eğer beni
kaçırmasaydın o şimdi senin olacaktı" dedi.
Bunu duyan adam ağlayıp inlemeye, saçını başını yolmaya başladı. Bunu gören kuş seslendi:
"Ben sana geçmiş gitmiş fırsatlar için ah vah edip üzülme demedim mi? Madem fırsatı kaçırdın, neden üzülüp duruyorsun? Ya öğüdümü dinlemedin yahut da sağırsın. Ayrıca sana olmayacak şeye inanma demedim mi? Benim bütün ağırlığım üç dirhem, karnımda nasıl on bir dirhem ağırlığında inci bulunabilir?"
Bunun üzerine adam kendi kendine:
"Şimdi söylediklerini daha iyi anladım. Haydi şimdi de üçüncü öğüdünü söyle bakayım" dedi.
Kuş:
"Allah için o iki öğüdü güzelce tuttun da benden üçüncüsünü mü istiyorsun?
Uykuya dalmış bilgisiz kişiye öğüt vermek, çorak toprağa tohum atmak gibidir, aptallık ve bilgisizlik yırtığı, yama tutmaz" diyerek uçup gitti.
***
Öyledir hakikaten…
Tedavisi mümkün olmayan bir illettir…
O yüzden de, büyüklerimiz, " Bir aptalı yanıldığına inandırmanın en iyi yolu, onu kendi bildiğine bırakmaktır" demişler…
Aptal üzerine söylenmiş sözlerden en beğendiğim Cyrus'a ait olanıdır…
Diyor ki… "Aptalı sık sık affetmek onu ahlaksız yapar."
Öyle değil mi?
Etrafımızda sık sık affedip sokağa saldığımız yığınla ahlaksız yok mu?
Bu arada şu hakikati de es geçmemek lazım ki…
"Her aptal, kendini beğenen bir başka aptal buluyor"
Bazıları da, yaptığı aptallıkların ardından "iyi kalplilik" bahsini açarlar…
Halbuki, Dostoyevski ne diyor; "İyi kalpli bir insanın aptallığından daha büyük aptallık olur mu?"
Aptallık kadim hastalığı insanlığın…
Gerçi, aptal sandıklarımızdan bazıları vardır ki…
Aptal görünmeye cesaret eden çok akıllı adamlardır…
Farkına varamayız…
Bir de, gençlerle yaşlıların birbirlerini bu etiketle tanımlamaları vardır ki…
Evlere şenlik…
Bunun için de Chapman güzel bir tarif getirmiş…
Diyor ki: "Gençler, ihtiyarların aptal olduklarını sanırlar, ama ihtiyarlar, gençlerin aptal olduklarını bilirler."
Milyon kere milyon doğru tespit…
Şapka çıkarıyorum…
Bir şapka da, "kendini akıllı sanan büyük bir aptaldır" sözüne çıkarıyorum…
Konuyla ilgili akıl defterine yazılacak en mühim not; "aptallığın tedavisi yoktur" sözü…
Olana geçmiş ola…