MENÜ
Erzurum -4°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Tekin eğitim gündemini değerlendirdi
Eğitim
3 Eylül 2024 Salı 02:35

Tekin eğitim gündemini değerlendirdi

Yeni eğitim öğretim yılının öğretmen, öğrenci ve velilere hayırlı olmasını temenni eden Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, başarılı ve sağlıklı bir eğitim öğretim yılı diledi.

Yeni eğitim öğretim yılının öğretmen, öğrenci ve velilere hayırlı olmasını temenni eden Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, başarılı ve sağlıklı bir eğitim öğretim yılı diledi. Geçen yıl ciddi bir sıkıntı olmadan, öğretmenlerin fedakârlık ve çabalarıyla sağlıklı bir eğitim öğretim yılını tamamladıklarını ifade eden Tekin, "İnşallah, bu yıl da öyle olur." dedi.

 Bugün sadece uyum sınıflarının değil, aynı zamanda öğretmenlerin seminer döneminin de başladığını bildiren Bakan Tekin, yaklaşık 17 milyon öğrencinin kayıtlarının tamamlandığını, açık liselerde kayıtların devam ettiğini söyledi.

 Bakan Tekin, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde 1 milyon 24 bin 229'u öğretmen, 107 bin 633'ü idareci olmak üzere toplam 1 milyon 131 bin 862 öğretmen ve idareci olduğunu bildirdi. Bakan Tekin, 60 bin 600 resmî okul bulunduğunu, Bakanlığa bağlı halk eğitimi merkezi, olgunlaşma ve rehberlik araştırma merkezleri gibi 2 bin 447 resmî kurum olduğunu söyledi.

 Toplam 14 bin 226 özel okulda 122 bin 768 öğretmen olduğunu aktaran Tekin, muhtelif kurs diye tanımladıkları 22 bin 546 kurumun da bulunduğunu, toplam 99 bin 819 resmî ve özel kurumda 1 milyon 254 bin 630 öğretmen ve idarecinin görev yaptığını ifade etti.

 Bakan Tekin, bu rakamları ne kadar büyük bir aile olduklarını göstermek için paylaştığını, Türk toplumunun eğitim öğretim sürecine yakın ilgi gösterdiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

 "86 milyona yakın nüfusumuzun tamamı eğitim öğretim süreçlerini yakından takip ediyor. Ya kendi çocukları ya bizzat kendisi öğrenci ya torunları öğrenci. Böyle çok dinamik bir biçimde yürüyen bir süreç. Kuşkusuz, bu 86 milyon kişi içerisinde herkesin kendine has farklı düşünceleri, farklı önermeleri var eğitim sistemiyle ilgili. Kimisinin işte müfredatla ilgili düşünceleri var. Kimisinin okulların yapısıyla ilgili düşüncesi var ama hepsi farklı bir zenginlik bizim açımızdan. Biz de bu zenginlikten faydalanmaya çaba sarf ediyoruz."

 "BİLGİYİ BECERİYE DÖNÜŞTÜRMEYE EVRİLMİŞ DURUMDA"

Yeni müfredatla ilgili bilgi veren Tekin, "Tüm dünyada bilgiye ulaşmakla ilgili süreç değiştikçe eğitim öğretim sistemlerinin içeriği de değişiyor." dedi.

 Tekin, geçmişte bilgiye erişimle ilgili sıkıntılar bulunduğunu ifade ederek şöyle konuştu: "Yani 1980-90'lı yıllarda çocuklarımızın, gençlerimizin bilgiye erişimle ilgili sıkıntılarının olduğu bir dönem yaşıyorduk. Hepimiz öğrencilik yıllarımızda en azından benim yaş kuşağım, herhangi bir bilgiye erişmek için ya okul kitaplarımızdı referans kaynağımız, okul kitaplarımızda yoksa il halk kütüphanelerindeki ansiklopediler üzerinden bilgiye erişmek için günlerimizi ayırmak zorunda kalıyorduk. Dolayısıyla o yıllardaki eğitim öğretim sistemi, bilgiyi öğrenciye verme odaklıydı fakat şimdi artık çocuklarımızın bilgiye erişimle ilgili inanılmaz bir kolaylık var. Bu kolaylıklar içinde de çocuklarımız okulda aldıkları bilgiyle tatmin olmuyorlar çünkü farklı ortamlarda, işte dijital mecralarda, elektronik ortamlarda farklı tür bilgilere çabucak erişebiliyorlar ve bu bilgiye erişmek için de belki bir dönem veya bir ders kitabı onlar için yeterli olmayabiliyor. Dolayısıyla dünyanın her tarafında bu gelişmeler ışığında eğitim öğretim sisteminin mantığı bilgi vermekten, elde ettikleri bilgiyi beceriye dönüştürmeye evrilmiş durumda."

 "MÜFREDAT HER YILIN İLK KADEMESİNDE UYGULANACAK"

Türk eğitim sisteminin bu dönüşümü gerçekleştirmediğini dile getiren Bakan Tekin, "2010'lu yıllardan itibaren bununla ilgili Millî Eğitim Bakanlığı kurumsal hafızası içinde bir çalışma projesi başlattı." dedi.

 Tekin, bu süreçte sadece kendi argümanları değil, uluslararası rapor ve verilerin de gözetildiğini bildirerek şunları söyledi: "Türkiye'deki eğitim sistemiyle ilgili yapılan en temel eleştirilerden biri hâlâ kazanım ve bilgiyi çocuklarımıza sunma odaklı olduğu için eleştiri vardı. Bizim uluslararası arenada rekabet edebilecek bir biçimde, elde edilen bilgiyi beceriye dönüştürebilecek bir eğitim sistemi geliştirmemiz gerekiyordu. Bu Bakanlığın kurumsal yapısı içinde uzun yıllar üzerinde çalışılan, uluslararası eleştirileri ortadan kaldırmaya yönelik bir müfredat çalışması yürüyordu. Bu çalışmaların neticesinde geçtiğimiz mayıs ayı başı itibarıyla onay süreci tamamlanan bir müfredatımız var. Bu müfredat bu yıl her kademenin ilk sınıfında, yani ana sınıflar, anaokulları, ilkokul 1. sınıflar, ortaokul 5. sınıflar ve ortaöğretim kurumları yani liselerin hazırlık sınıflarıyla birinci sınıflar, yani 9. sınıflarda bu yıl itibarıyla uygulanmaya başlamış olacak."

 "KADEMELİ GEÇİŞ PLANLADIK"

Kademeli geçişle ilgili çok önemli bir gerekçeleri olduğunu çünkü sistemi ciddi bir revizyona tabi tuttuklarını söyleyen Tekin, "Aynı anda bu değişimi yapmak veya müfredat değişikliğini hayata geçirmek, belli sınıflarda belli kayıplar, hukuki sonuçlar doğurabilir. O yüzden biz kademeli olarak geçmeyi planladık." dedi.

 Bakan Tekin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adı verilen beceri temelli bu yeni modelin uluslararası eleştirileri de ortadan kaldıracağını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu model çocuklarımızın okulda elde ettikleri bilgileri beceriye dönüştürebilmeleri üzerine kurgulanmış bir model. Bizim müfredatımızla ilgili uluslararası arenadaki ikinci önemli eleştiri, müfredatımızın bilgi verme odaklı olması hasebiyle doğal olarak ağır olması, çok yoğun olması. Her türlü bilgiyi müfredatın içerisinde çocuklarımıza vermek mantığından hareket edildiği için müfredatımız da ağır olmakla eleştiriliyordu uluslararası raporlarda da. Bizim yeni müfredatla beraber ikinci olarak yaptığımız şey, çocuklarımızın üzerindeki bu ağır müfredat yükünü biraz hafifletmek, biraz sadeleştirmek istedik. O sadeleştirmeyi de yaptık. Şu anda müfredatımız yaklaşık olarak toplamına baktığımızda yüzde 35 civarında hafiflemiş olacak.

 Üçüncüsü de bize özgü, benim iddiam şu: Her ülkenin kendine ait, kendi referans değerleri çerçevesinde bir model ürettiğini görüyoruz. Kamuoyunda da konuşuluyor. İşte Finlandiya modeli, Singapur modeli, Güney Kore modeli gibi örnekler var. Biz dedik ki Türkiye modeli de biz de bir model yani kendi toplumsal yapımızın ihtiyaç duyduğu bir müfredat oluşturabiliriz. Bunu da Türkiye modeli adıyla... Orada da olayın bu kısmındaki önemli nokta çocuklarımızı, toplumsal değerlerimizi, milli birlik ve beraberliğimizi, çocuklarımızın sahip olmasını istediğimiz ortak değerlerimizi, çocuklarımızın içselleştirmesi, çocuklarımızın bu değerlere sahip olarak yetişmesi ve bu değerleri de toplumsal ilişkilerinde, toplumsal hayatında yaşayabilmesi ve yaşatabilmesi, gelecek kuşaklara da bunun aktarılması. Bu da bizim önem verdiğimiz bir başka başlık. Bu üç çerçevede, üç başlık etrafında Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli bu yıl biraz önce bahsettiğim ilk başlangıç sınıflarında uygulanmaya başlayacak."

 Bu yıl 1. sınıflara ait ders kitaplarını değiştirdiklerini belirten Bakan Tekin, şu bilgileri paylaştı: "Diğer sınıflardaki ders kitaplarımız ile geçtiğimiz yıllarda yürürlükte olan, çocuklarımızın okuduğu kitaplarla devam edeceğiz. Orada da zaten Talim Terbiye Kurulu Başkanlığının bir süreci var. O süreçten geçmiş kitaplar o sınıflarda devam edecek. Bu yıla yani yeni müfredata özgü ders kitaplarını ise Bakanlığımızın ilgili genel müdürlükleri ve bu müfredat değişikliklerini yapan komisyonlar, kurullar yeni kitapları yazdılar. Onların basımları da tamamlandı. İl ve ilçe merkezlerine gönderilmişti, bu hafta başı itibarıyla okullara da gönderilmeye başlanacak. 9 Eylül günü bu kitaplarımız okullarımızda olacak. Şu an 1. sınıfa başlayan öğrencimiz 12. sınıfa kadar artık yeni müfredatla ve yeni ders kitaplarıyla devam edecek. Fakat aradaki öğrencilerimiz mezun oluncaya kadar mevcut müfredat ve mevcut kitaplarıyla devam etmiş olacak."

 "6 ŞUBAT'TA SAHİP OLUNAN DERSLİK SAYISININ ÜZERİNE ÇIKACAĞIZ"

Tekin, 6 Şubat 2023'teki depremlerin ardından Bakanlık olarak bölgede çalışmalara başladıklarını dile getirerek, şunları kaydetti: "Önceki Bakanımıza ve ekibine de ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten süreci koordine edebilecek bütün tedbirleri almışlardı. Biz de devam ettirdik. Millî Eğitim Bakanı olarak göreve başladığımız andan itibaren Bakanlık merkez teşkilatında özellikle yıkılan dersliklerin inşası açısından bir koordinasyon kurulu oluşturduk. Bu 11 ilde görevli arkadaşlarla sürekli irtibat halindeydiler. Sayın Cumhurbaşkanımızın bize talimatı şuydu: '6 Şubat günü her ilimizde sahip olunan derslik sayısının üzerine çıkacağız.' Biz de kendimize derslik sayısı olarak böyle bir projeksiyon çizdik. Bu İçişleri Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı koordinasyonunda yürüttüğümüz bir süreçti."

 Bazı okullarda kayıt ücreti alınmasına yönelik tartışmalara ilişkin açıklamalarda bulunan Bakan Tekin, zorunlu eğitim çağına gelen bütün öğrenciler için eğitim öğretim planlaması yaptıklarını söyledi.

Özellikle temel eğitimde, ilkokul ve ortaokul sınıfları açısından evine en yakın okula çocuğun kaydını yaptıklarını belirten Tekin, ortaöğretime devam etmek isteyen çocukların ise sınavla öğrenci alan okullara LGS neticesinde puan üstünlüğüne göre yerleştiğini ifade etti.

 Bunun dışında kalan sınavsız okullarla ilgili yine adrese dayalı, eve en yakın okulla ilişkilendirilecek bir kayıt mekanizması geliştirdiklerini aktaran Tekin, şöyle devam etti: "Bu anlattığım prosedür içinde kimsenin, herhangi bir okul yöneticimizin normal koşullarda 'Ben sizin çocuğunuzu okula kaydetmek için sizden kayıt ücreti istiyorum.' diyebilecek bir inisiyatif alanı yok çünkü zaten çocuğunuz kayıtlı. Buradaki kafa karışıklığı okul yöneticilerimizi de zan altında bırakıyor. Okul yöneticilerimizin hiçbirisinin böyle bir inisiyatif kullanma yetkisi yok. Yani bir ilkokul müdürümüz zaten adrese dayalı olarak kendi okulunun çevresinde hangi mahalle, hangi binadaki çocuk kendisine kayıt yaptıracak biliyor. Sistem de zaten bu kayıtları yapıyor. Buradan hareketle okul müdürlerimizin bu pozisyona düşürülmesinden ben gerçekten rahatsızım. Okul müdürlerimin bu şekilde zan altında bırakılması gerçekten ciddi bir haksızlık. Bu tartışmaların iki kaynağı var. Birincisi, büyük oranda insanlar etrafından duydukları 'Şu okul daha iyi, çocuğunuzu oraya yazdırın.' gibi bir yaklaşımla aslında kendi adres bölgesinde olmayan başka bir okula çocuğunu yazdırmak istiyor. Bu mümkün değil zaten yasal olarak ama bunu gidip söylediğinde okul yöneticisinin kendisinden kayıt ücreti istediğini söylemiş olabilir. Bunun dışında bir seçeneğimiz yok çünkü zaten o okulda hangi öğrencinin kayıtlı olacağına dair bizim mekanizmamız belli."

 İkinci alternatifin ise velilerin ilkokulda öğretmen, ortaokulda ise şube seçmek isteyebileceği olduğunu anlatan Tekin, konuşmasına şu sözlerle devam etti: "Burada kafa karışıklığına sebebiyet verebilecek bir durum söz konusuydu. Bu yıl biz bu anlamda bir küçük değişiklik yaptık. Çocuklarımızın artık 1. sınıfa ve 5. sınıfa kayıt olduklarında, ilkokullar için sınıf öğretmeni, ortaokullar için de şube tercihi konusunda okul müdürlerimizin zor durumda kalmasını önleyecek biçimde merkezi bir yerleştirmeyi yapacağız, yapıyoruz. Ne demek bu? Şöyle bir parametreler silsilesi oluşturduk: Çocuğun okula başlama yaşı, sosyoekonomik anlamda annesi, babası veya ikisi de kaybedilmiş olabilir, buna benzer parametreleri geliştirdik. Özel eğitime ihtiyaç duyan, duymayan ve benzeri. Bu parametreleri bir yazılıma uyarladık ve şu anda yazılım çocuklarımızı bu parametre ışığında herhangi bir dışsal müdahale olmaksızın, yani okul müdürünün ya da başka birisinin müdahalesi olmaksızın Bilgi İşlem Genel Müdürlüğümüz iller üzerinden bunu hayata geçirmiş olacak. Dolayısıyla bu eleştiriyi de ortadan kaldırmış olacağız."

 "OKUL YÖNETİCİMİZ 'KAYIT ÜCRETİ' ADIYLA BİR TALEPTE BULUNUYORSA İLLEGAL BİR İŞ YAPIYORDUR"

Bakan Tekin, bazı okul müdürlerinin kayıt ücreti istemesine yönelik iddialara ilişkin, şöyle konuştu: "Israrlı bir biçimde her ortamda söylüyorum, bu benim söylediklerim dışında eğer bir okul yöneticimiz okula 'kayıt ücreti' adıyla bir talepte bulunuyorsa illegal bir iş yapıyordur ve bizim haberdar olmamız durumunda gerekli uyarıları yapacağı ama bu bir şehir efsanesi haline dönüştü. Kayıt hakkı olmadığı halde bir okul müdürüne gidip baskı yapıp, sonrasında da bunu 'Kayıt ücreti istediler.' gibi sunmaları çok doğru değil çünkü zaten kaydımızın prosedürü belli. O prosedür dışında, o adres dışında herhangi bir öğrencinin herhangi bir okula kayıt yaptırması mümkün değil. Böyle bakınca ne için ücret istemiş olabilir? Biraz önce söylediğim gibi ya şube tercihi ya öğretmen tercihi konusunda bu tür tartışmalar yaşanabilir. O da velilerin 'Benim çocuğumu illa şu sınıfa yazdırmak istiyorum, illa bu öğretmene yazdırmak istiyorum.' dediğinde ortaya çıkabilecek problemler."

 

Bakan Tekin, "Bir veli o ilçede meşhur bir öğretmen duydu. Onu seçmenin de önü kapalı mı?" sorusunu, "Kapandı. Adresi o okulda olsa dahi seçemez." şeklinde yanıtladı.

 Bakanlıkta ilgili genel müdürlükteki personelin, 84 aylık çocuk ile 67, 68, 69 aylık çocuğun aynı sınıfta o denklemi ve dengeyi kurmasına ilişkin çalışma yaptığını dile getiren Bakan Yusuf Tekin, şöyle devam etti: "Çocuğun ay olarak okula başlama yaşı, cinsiyeti ve biraz önce söyledim diğer parametreler ışığında çocuklarımızın sınıflara dengeli dağılımı ve öğretmen atamasının da o sınıflara, şubelere öğretmen atamasının da yine merkez sisteminde yapılacağı bir yapı kurulmuş oldu. Gidip de okul müdürlerimize 'Benim çocuğumu illa şu öğretmene yazdırın veya şu şubeye ben çocuğumu yazdırmak istiyorum.' gibi ısrarların bir anlamı yok çünkü orada okul müdürlerimizin bir inisiyatifi yok, tamamen merkezden yapıldı. Okul müdürlerimize bu şekilde ısrar ettiklerinde okul müdürlerimiz doğal olarak 'Biz yapmıyoruz.' diyeceklerdir. Gerçekten onlar yapmadılar. Biz artık onları merkezden yapıyoruz. Bu tartışmaların da önüne geçmiş olduk. Hem de pedagojik açıdan daha dengeli bir sınıf ortamı oluşturmaya çaba sarf ettik."

 Türkiye'de 22 bin 546 özel okul bulunduğunu belirten Bakan Tekin, bu özel okullar içerisinde fahiş fiyat artışları yapan okul sayısının çok sınırlı olduğunu dile getirdi.

 Belli sayıdaki okulun eğitim ücreti için fahiş kabul edilebilecek artışlar yapınca sanki bütün özel okullar aynı şeyi yapmış gibi algılandığını ifade eden Tekin, şunları söyledi: "Orada özel okullarımızın hakkını korumamız lazım. Biz özel okulları temsil eden derneklerle dört ayrı dernekle de sık sık görüşüyoruz. Bu anlamda kendi içlerindeki denetimleri yapmalarını da kendilerinden istiyoruz. Özel okulların büyük çoğunluğunda bu bahsettiğiniz artışlar yok ancak istisna olarak çok az sayıda özel okulda bu artışlar oldu, onları da biz zaten 'enflasyon artı yüzde 5' oranında zam yapma hakları var, ara sınıflar yani kayıtlı öğrenci için çünkü alacağı hizmetle ilgili bir sözleşme yapılmış. Biz o sözleşme üzerinden 'Yüzde 5 zam yapabilirsin.' diye söyledik büyük oranı da uydu. Yeni kayıtlı öğrencilerle ilgili ise orada özel okullar bu hizmetin bedeli olarak velilerden istedikleri rakamlar konusunda da yine bizim bu anlamdaki karşılıklı görüşmelerimizde ortaya çıkan rakamlara uydular. Pandemi sürecinde eğitim öğretim ücretlerinden istedikleri artışı elde edemeyen okulların, kırtasiye, kitap, kıyafet, yemek, etüt ve benzeri konularda oradaki açıklarını kapatmak için oraları biraz ağırlık vermişlerdi, onu da yine oturduk kendileriyle konuştuk."

 "DERS KİTAPLARININ OKUTULMASINI ZORUNLU HALE GETİRDİK"

Bu anlamda ciddi denetimler yaptıklarını kaydeden Tekin, özellikle yardımcı kaynaklar başta olmak üzere kitaplarla ilgili yaptıkları denetimlerde, sıkıntılı bir fiyat politikası belirleyen özel okullara mevzuattaki yaptırımları uyguladıklarını anlattı.

 Bakan Tekin, "Orada da asgari ücretin 10-20 katı ve üçüncüsünde de kapatma var, bu cezaları uyguladık, uygulamaya da devam edeceğiz. Bu yıl hem yeni bir müfredatın başlangıcı açısından hem de bu tür tartışmaları ortadan kaldırmak adına biz özel okullarımızda resmi, Talim Terbiye Kurulu Başkanlığımızın onayladığı ders kitaplarının okutulmasını zorunlu hâle getirdik. Ders kitaplarını biz zaten okullara göndermiş olacağız, onlar da öğrencilerle paylaşmış olacaklar, ilave ders kitabına ihtiyaçları yok." ifadelerini kullandı.

 Geçen yıl uygulanmaya başlanan liselerde devamsızlık affının kaldırılmasının ve sınıf tekrarının getirilmesinin sonuçlarına dair soruyu cevaplayan Bakan Tekin, öğrencilerin kayıtlı olduğu okullara devamlarını sağlamanın Bakanlık olarak ana gündemlerinden biri olduğunu söyledi.

 Bakan Tekin, düzenlemeyle beraber açık liseye geçişleri sınırlandıracak bazı adımlar attıklarını da hatırlatarak, şöyle devam etti: "Nihayetinde hem açık lise konusunda hem de devamsızlık konusunda kararlı duruşumuz neticesinde sağlıklı bir sonuç elde ettiğimizi görüyoruz. Rakamlara baktığımızda, hem açık liseye geçişler ciddi oranda azaldı hem de mesela sadece orta öğretim düzeyinde devamsızlık, geçtiğimiz yıla oranla yüzde 15 civarında azaldı. Ben orada da hala çocuklarımızın, gençlerimizin 'Bakanlık af yapar' beklentisiyle devamsızlık yapan öğrenciler olduğunu düşünüyorum. Bu yaz özellikle her bulunduğumuz ortamda da söyledik, devamsızlıkla ve sınıf tekrarıyla ilgili bir af gündemimizde yok, olmayacak. Bu yazki kararlı duruşumuzun önümüzdeki eğitim öğretim yılında devamsızlıkla ilgili rakamları daha da düşüreceğine inanıyorum."

 Bakan Tekin, orta öğretimde devamsızlığın yüzde 15 azaldığını hatırlatarak, ilkokul ve ortaokullarda bu oranın çok daha fazla azaldığını kaydetti.

 Devamsızlık konusunda da sınıf tekrarı konusunda da kararlı olduklarını vurgulayan Tekin, "Bu kararlılığımızı bu yıl ortaya koyduktan sonra önümüzdeki yıl ben çok daha sağlıklı bir sonuç elde edeceğimize inanıyorum." dedi.

 Tekin, Bakanlığın mesleki eğitim alanında açıkladığı "istihdam odaklı" eğitim modeli hakkındaki soruyu şöyle cevapladı: "Mesleki ve teknik eğitim, 28 Şubat'ın Türkiye'de oluşturduğu tahribatın en keskin sonuçlarını görüldüğü alanlardan bir tanesi. Hatırlarsanız katsayı uygulaması sebebiyle mesleki ve teknik eğitim liselerimizdeki çocuklarımız, o katsayının yarattığı olumsuzluk ortamında lisans eğitimlerine devam edememişlerdi. Oradan hem meslek liselerimiz hem de imam hatip liselerimiz aynı durumla karşı karşıya kalmıştı. Öğrenci sayısı ciddi biçimde azaldığı gibi kamuoyundaki imajları ve algıları da negatif etkilenmişti. Hal böyle olunca Türkiye'deki iş dünyası bu konudaki şikayetlerini sık sık dile getirmeye başlamışlardı."

 2013 yılından itibaren bu konuda çok ciddi adımlar atıldığını belirten Bakan Tekin, şöyle devam etti: "Hatırlarsanız önce meslek lisesindeki öğrencilerimizin staj ya da iş yeri eğitimleriyle ilgili olarak pozisyonlarına göre asgari ücretin yüzde 50'si ve yüzde 30'u oranında gençlerimize ücret vermeye başladık. Bir sonraki adım, yine sahadan gelen talepler doğrultusunda oradaki gençlerimiz, iş yeri kazaları ve meslek hastalıklarına karşı sigortalı hale getirildi. Bu da çok önemli bir adamdı. Meslek liselerinde 'tematik meslek liseleri' uygulamasına başlamıştık. Bu da meslek liseleri açısından çok önemli adımlar.

 Meslek liselerini tematik hale getirirken, proje okul formatına dönüştüren, sadece teorik eğitim değil, sahada bu konuda yetkin çalışanların da okullarda eğitim verdiği bir model oluşturmuştuk proje okullar üzerinde. Akabinde özellikle liselerin son iki yılındaki çocuklarımızın zorunlu eğitim ihtiyaçlarını veya zorunlu eğitimle ilgili sorunlarını çözmek açısından Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) kurgulanmıştı ve çocuklarımız iş yeri eğitimleriyle beraber aynı zamanda zorunlu orta öğretimlerini de tamamlamış olacaklardı."

 Nitelikli iş gücü için sektörle beraber ciddi adımlar atıyoruz"

Tekin, geçen yıl yaz aylarından itibaren Bakanlık yetkililerinin Türkiye'yi il il dolaştığını bildirerek, şu ifadeleri kullandı: "Valilerimizin başkanlığında, İl İstihdam Kurulları dediğimiz yapılarla sektör temsilcileriyle toplantılar yapıldı ve ihtiyaç duyulan elemanların niteliğiyle ilgili ne tür eğitim vereceğimize dair tabloları ortaya çıkardık. Yani sektör açısından Erzurum'da nasıl, Samsun'da nasıl bir ihtiyaç söz konusu, buna göre biz hem okullarımızdaki alan ve programlarımızı revize ettik hem de 10 Ağustos tarihi itibarıyla Sayın Cumhurbaşkanımızın imzasıyla 'Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi yayımlandı. Orada da bu konuda attığımız adımları çok daha ileriye taşıdık. Sektör içi okul, sektöre entegre okul, bölge okulu, organize sanayi bölgeleri içerisinde pansiyonlu okullar gibi bir sürü yeni model sunduk. Burada istediğimiz şey, elemana ihtiyaç duyan sektörle eleman yetiştiren meslek liselerimizi bir araya getirerek ortak bir noktada bu eleman ihtiyacını giderecek tedbirleri almak. Bu konuda da çok yoğun bir talep ortaya çıktı."

 Bununla ilgili bir başka adımlarının olduğunun bilgisini de veren Tekin, "Ortaokullarımızda, 7. ve 8. sınıflarda, çocuklarımızın bu anlamdaki mesleki becerilerini, yeteneklerini test etmek üzere 'zanaat atölyeleri' oluşturuyoruz. Mesleki ve Teknik Eğitim Liseleri bünyesinde ortaokullar açmaya başlıyoruz. Dolayısıyla bu anlamdaki nitelikli işgücünün yetişmesi açısından sektörle beraber, onları bir paydaş olarak görerek ciddi adımlar atıyoruz." diye konuştu.

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi